Ahmet Küçükbaş
Bundan 40 yıl öncesine kadar Boyabat ve çevresinde önemli bir Ermeni nüfusu vardı. Ama bu vatandaşlarımız Boyabat’tan sessizce ayrılıp gittiler. Bu gün Boyabat’ta ancak birkaç Ermeni vatandaşımız kalmıştır.
Gidişlerini fark edemedik. Zaten bu yöreye ne zaman geldiklerini de bilmiyorduk. Ermenilerin ardından birçok efsane üretildi. Anlatılanların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış olduğunu araştırılmadığı için gerçek tam olarak bilinmiyor. Bu çalışmayla Boyabat-Sinop-Kastamonu yöresindeki etnik ve dinsel nüfus hareketlerinin son 150 yıllık dönemini incelemek istedik.
Bu çalışmada öncelikle yararlandığımız eser Anadolu Yayıncılığın 1982–1984 yılları arasında yayınlamış oldukları “Yurt Ansiklopedisi” olmuştur. Bu yazıda kullandığımız tablolar bu ansiklopediden yararlanarak oluşturulmuştur. Bundan başka yöremizi araştıran Rahmetli Bekir Başoğlu’nun “Boyabat Yöresi Araştırmaları” kitabından bazı alıntılar yaptık.
Öncelikle Boyabat merkezli olmasını düşündüğümüz bu çalışmanın anlaşılır olması için Sinop’u da kapsaması gerektiğini anladık. Sinop’u anlatırken Cumhuriyet dönemine kadar Sinop’un bağlı bulunduğu Kastamonu Vilayetini de incelememiz gerektiğini fark ettik. Bu nedenle bu çalışmanın alanı zorunlu olarak genişledi.
Kastamonu 1846 yılındaki yönetimsel düzenlemeye kadar Osmanlı Devletinin Anadolu Eyaletinin bir sancağı durumundaydı. 1849 yılındaki bu düzenleme ile Kastamonu Eyalet Merkezi oldu ve Kastamonu’ya Hocaeli (Kocaeli), Bolu, Viranşehir (Eskişehir) ve Sinop Sancakları bağlandı. 1867 yılında ikinci bir düzenleme ile Kastamonu Eyaleti’nden Eskişehir ve Kocaeli sancakları ayrıldı, Çankırı Sancağı da bağlandı. 1916’da ki düzenlemede de Bolu sancağı ayrılmıştır.
Osmanlı idari yapısında Vilayet birkaç ili kapsayan bir eyalettir. Sancak ise bugün il dediğimiz idari birimin karşılığıdır. Bu gün ilçe dediğimiz idari birimin Osmanlı yönetimindeki karşılığı kazadır.
Osmanlı idaresi ilk nüfus sayınımı 1832 yılında yapmış. Bu sayımlarda kimi zaman sadece erkekleri saymış, bazen hane olarak saymış, kimi zamanda erkek ve kadın olarak ayrı saymış. Bu sayımlarda bazen Müslüman ve Müslüman olmayan diye kabataslak bir şekilde saymış bazen de vatandaşlarının dinleri ve mezheplerini de gözeterek ayrıntılı sayımlar gerçekleştirmiş.
Bu sayımlara ne kadar güvenebiliriz?
Günümüzün teknik olanakları ile on binlerce kişi ile yapılan sayımlarda yapılan hatalar rezalet boyutunda oldu. Milyonluk hatalar olduğu ortaya çıktı. Bu gün bu kadar büyük hatalar yapılabilirken o günün koşullarında yapılan sayımların veya hesaplamaların çok sağlıklı olduğunu elbette ki ileri süremeyiz. Ancak sayımlar konusunda elimizde küçük de olsa bir denetleme şansı bulunmaktadır. Bu şansımız Fransız Araştırmacı Vital Cuinet’dir.
Vital Cuinet 19. yüzyıl sonunda Anadolu’yu karış karış gezmiş, gezdiği her yer hakkında ayrıntılı notlar almış ve Duyun-u Umumiye adına kentlerin ekonomik, kültürel ve sosyal envanterini çıkarmıştır. Bu notlar La Turquie d’Asia (Asya Türkiye’si) adıyla yayınlanmıştır.
Cuinet de kuşkusuz notlarını tutarken Osmanlı kaynaklarından da yararlanmıştır. Ama gene de bu kaynaklardan yararlanırken elde ettiği verilerin gerçekliğini denetlemiştir diye düşünüyoruz.
Biz bu çalışmamızda Osmanlı salnamelerindeki rakamlar ile Cuinet’nin rakamlarını birbirlerin denetlemekte kullandık.
Kastamonu Vilayeti
1870 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre bütün vilayetin toplam erkek nüfusunu 387.105 olarak verilmiş.
Sancak Adı | Müslüman | Rum Ortodoks |
Ermeni Gregoryen |
Toplam |
Kastamonu Merkez Sancağı | 159.858 | 2.557 | 59 | 162.474 |
Çankırı Sancağı | 56.731 | 578 | 70 | 57.379 |
Bolu Sancağı | 114.711 | 298 | 1.696 | 119.705 |
Sinop Sancağı | 47,597 | 2,955 | - | 50.547 |
Toplam | 378.892 | 6.388 | 1.825 | 387.105 |
Bu tablo incelendiği zaman Kastamonu Merkez Sancağı ile Sinop Sancağı’ndaki Ortodoks Rum sayısı ile Bolu Sancağı’ndaki Ermeni nüfusun fazlalığı dikkat çekmektedir.
Daha sonraki tablolarda da göreceğimiz gibi Rum nüfus sahil kesiminde ve kentlerde oturmaktadır. Sinop genel nüfusunun %17,1’ini oluşturmaktadır. Dikkat çekici Rum nüfusuna karşın 1870 salnamesinde Sinop’ta Ermeni görünmüyor.
1892 Kastamonu Vilayet Salnamesine göre sancaklardaki nüfusun dinlere göre dağılımı kadın ve erkek olarak verilmiş. Buna göre her grup için kadın nüfusu erkek nüfusundan biraz az olarak görülüyor.
Sancak adı | Müslüman | Müslüman olmayan |
Toplam |
Kastamonu Merkez Sancağı | 353.233 | 9.029 | 362.262 |
Çankırı Sancağı | 183.900 | 990 | 184.890 |
BoluSancağı | 296.581 | 2.854 | 299.434 |
SinopSancağı | 116.096 | 7.971 | 124.107 |
Toplam | 949.850 | 20.843 | 970.693 |
Bu tabloya göre Kastamonu Vilayetinin kadın-erkek, Müslüman ve Müslüman olmayan toplam nüfusu 970.693 olduğu görülüyor. Müslüman olmayanların genel nüfusa oranının %2,15 olduğu görülüyor. Dört sancak içinde en yüksek Gayrimüslim nüfus %6,42 oranı ile Sinop’ta bulunuyor.
Aynı dönemde yani 1890’ların başında 970Cuinet de Kastamonu Vilayetinin toplam nüfusunu 1.025.542 olarak tespit etmiş. Cuinet’nin bu tespiti ile 1892 salnamesindeki rakam arasında sadece %5,3 kadar fark vardır ki bu fark önemli değildir.
Bu dönemde Cuinet’ye göre 1890’ların başında Kastamonu Vilayetinin toplam nüfusu 1.025.542 kişidir. Bu nüfusun %97.21’i Müslüman, %2,28’ Rum, %0,38’i Ermeni’dir.
Etnik ve Dinsel Topluluk | Nüfus |
Müslüman | 996.946 |
Rum Ortodoks | 22.859 |
Ermeni Gregoryen | 3.571 |
Ermeni Katolik | 68 |
Kıptî | 2.079 |
Bulgar | 2 |
Yahudi | 17 |
Toplam | 1,025.542 |
Kastamonu Merkez Sancağı
1894 Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde Kastamonu Merkez Sancağına bağlı Kazaların nüfusu dinlere göre kadın-erkek ayrıntılı olarak verilmiş. Ancak biz tabloyu basitleştirmek adına kadın ve erkek sayılarını toplayarak oluşturduk.
Kaza adı | Müslüman | Rum Ortodoks |
Ermeni Gregoryen |
Toplam |
Kastamonu Merkez | 60.214 | 1.738 | 881 | 62.833 |
İnebolu Kazası | 60.866 | 2.209 | 30 | 63.105 |
Tosya Kazası | 24.273 | 545 | 57 | 24.875 |
Araç Kazası | 36.498 | 9 | 8 | 36.515 |
Daday Kazası | 41.740 | 7 | 193 | 41.940 |
Taşköprü Kazası | 42.334 | 56 | 688 | 43.078 |
Cide Kazası | 41.082 | - | - | 41.082 |
Toplam | 307.007 | 4.564 | 1.857 | 313.428 |
Bu tabloda Kastamonu Merkez ile İnebolu Kazasındaki Rum nüfus ile Kastamonu Merkez ile Taşköprü’deki Ermeni nüfus dikkat çekiyor. Ancak her iki kazada da Ermeni nüfusun genel nüfusa oranı %1,5 kadardır.
Cuinet’ye göre 1890’ların başında nüfusun dinlere göre dağılımı şöyledir:
Topluluk adı | Kadın-Erkek Nüfus |
Müslüman | 376.984 |
Rum Ortodoks | 8.160 |
Ermeni Gregoryen | 1.262 |
Toplam | 386.406 |
1894 Salnamesi rakamları ile Cuinet’nin verdiği rakamları karşılaştırdığımızda Rum nüfusun oldukça fazla Ermeni nüfusunda düşük olduğu görülüyor. İki genel nüfus arasında da %19 gibi önemli bir fark vardır. O günün koşullarını göz önünde tutarak bu rakamları ortalama bir rakam olarak kabul etmemiz doğru olacaktır.
Sinop Sancağı
1869 Kastamonu Vilayet Salnamesinde Sinop Sancağı’ndaki Müslüman ve Rum erkek nüfusun dinlere göre dağılımı şöyle:
Yer Adı | Müslüman | Rum Ortodoks | Toplam |
Sinop Merkez Kaza | 6.195 | 2.006 | 8.201 |
Kasaba Nahiyesi | 10.221 | 589 | 10.760 |
Boyabat Kazası | 15.153 | - | 15.153 |
Durağan Nahiyesi | 3.770 | - | 3.770 |
İstefan Kazası | 7.599 | 410 | 8.009 |
Çanlı Nahiyesi | 4.652 | - | 4.652 |
Toplam | 47.590 | 2.955 | 50.545 |
Ermenilere yer verilmemiş olan bu tabloyu incelediğimizde Sinop Sancağı’nda Rum nüfusun daha ziyade sahil kesimlerinde yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz. Boyabat ile o tarihlerde Boyabat’a bağlı bir nahiye olan Durağan’da ise Rum nüfus görünmüyor.
Sinop Merkez Kaza
1892 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre Sinop Merkez Kazanın Müslüman ve Müslüman olmayan nüfus şöyledir:
Topluluk Adı | Nüfus |
Müslüman | 40.254 |
Müslüman olmayan | 4.537 |
Toplam | 44.791 |
Bu tabloya göre Sinop Merkez Kazası’nda Müslüman olmayan nüfus oranı %10,1 görülüyor. Ancak bu nüfusun şehir merkezinde yoğunlaştığını düşünürsek Sinop Kenti’nde oldukça yüksek bir Müslüman olmayan nüfus olduğunu tahmin edebiliriz. Nitekim Cuinet’ye göre 1894 yılında Sinop Kenti’nde 5,041’i Müslüman olmak üzere 10.000 nüfus bulunmaktadır. Bu da o yıllarda Sinop’ta Müslüman ve Müslüman olmayan nüfusun yarı yarıya olduğu anlamına gelmektedir.
Cuinet bu konuda ayrıntı da vermiştir. Cuinet’ye göre 1894 yılında Sinop Kent nüfusunun etnik ve dinsel dağılımı şöyledir:
Topluluk Adı | Yerli Nüfus | Ecnebi | Toplam |
Müslüman | 4.840 | 201 | 5.041 |
Rum Ortodoks | 3.309 | 656 | 3.965 |
Ermeni Gregoryen | 414 | 240 | 654 |
Ermeni Katolik | - | 64 | 64 |
Bulgar | - | 6 | 6 |
Yahudi | - | 19 | 19 |
Toplam | 8.563 | 1.186 | 9.749 |
Cuinet’nin verdiği bu rakamlara bakarak Sinop’ta önemli bir Rum nüfus bulunduğu görebiliyoruz. Müslüman nüfusun genel nüfusa oranı %51,7 kadardır. Rum nüfusun genel nüfusa oranı %40,6 ve Gregoryen ve Katolik Ermeni nüfusunun oranı ise genel nüfusun %7,3’ü kadar olduğu görülüyor.
Ayrıca Sinop’ta 1.186 kişi ile kent nüfusunun %12’sinden biraz daha fazla yabancı uyruklu bulunduğu görülüyor.
Cuinet’ye göre 1894 yılında Sinop Sancağına bağlı kazalarda nüfusun etnik ve dinsel dağılımı da şöyledir:
Topluluk Adı | Sinop Merkez | Boyabat | İstefan (Ayancık) | Toplam |
Müslüman | 46.291 | 49.183 | 32.886 | 128.350 |
Rum Ortodoks | 7.347 | 91 | 1.396 | 8.834 |
Ermeni | 314 | - | - | 314 |
Çingene | - | 2.079 | - | 2.079 |
Toplam | 53.952 | 51.353 | 34.272 | 139.577 |
1894 yılına ait bu tabloda Boyabat’ta 2 bin Çingene ortaya çıkıyor, ama Ermeni görünmüyor. Bu durumu Bekir Başoğlu “Boyabat Yöresi Araştırmaları” kitabının 233 sayfasında “Ermeniler, köylerde gezici olabilir, az da olsa” diye açıklamaya çalışıyor. Bu açıklamayı pek doğru bulmuyoruz. Çünkü Ermeniler Çingeneler gibi gezici değillerdir. Eğer o tarihte önemli bir Ermeni nüfus olsaydı, titiz bir araştırmacı olarak bilinen Cuinet’nin gözünden kaçmazdı.
Bu rakamlardan Rum nüfusun özellikle sahilde yoğunlaştığını ve yerleşmek için kırsalı değildi kenti tercih ettiklerini anlayabiliyoruz. Dikkat edilmesi gereken bir husus ise Vital Cuinet’ye göre 1894 tarihinde Boyabat’ta hiç ermeni yoktur.
Cuinet’ye göre 1894 yılında Boyabat Kent’inde 5.909’u Müslüman, 91’i Rum Ortodoks olmak üzere 6.000 kişi yaşamaktaydı. Gene aynı tarihte İstefan (Ayancık) Kent’inde 751’i Müslüman, 449’u Rum Ortodoks olmak üzere 1200 kişi yaşamaktadır. Cuinet o tarihte Boyabat’ın genel nüfusu 51.353, Ayancık’ın genel nüfusu da 34.272 olarak bildirmektedir.
Bir başka araştırmacı olan Shaw’ın verilerine göre hazırlanmış olan tabloda Sinop Sancağının en kalabalık iki kazasının 1885 yılı ile 1914 yılı arasındaki 29 yıllık sürede nüfus değişimi karşılaştırmalı olarak sunuluyor.
Topluluk adı | Sinop 1885 | Sinop 1914 | Boyabat 1885 | Boyabat 1914 |
Müslüman | 40.254 | 28.290 | 42.681 | 59.324 |
Rum Ortodoks | 4.063 | 4.595 | 84 | 194 |
Ermeni Gregoryen | 273 | 675 | - | 3.074 |
Yahudi | - | 8 | - | - |
Toplam | 44.590 | 33.568 | 42.765 | 62.592 |
Bu tabloda 29 yıl içinde Sinop’ta Müslüman olmayan nüfustaki artışa karşın Müslüman nüfusun dramatik olarak azalarak %70’e indiği görülüyor. Buna karşılık Boyabat’ın nüfusunda %46,3 oranında artış dikkat çekiyor.
Sinop’taki Müslüman nüfus niye azalmıştır? Boyabat’taki Müslüman nüfus nasıl artmıştır? Bu konuda bir şey bilmiyoruz. Acaba Sinop’un Müslüman nüfusu Boyabat’a mı göç etti? Bu konuda şimdilik hiçbir fikrimiz yoktur.
Boyabat’ta Ermenilerin varlığını ilk defa bu tabloda görüyoruz. Boyabat’ta 1885 yılında hiç Ermeni yokken, 1914 tarihinde 3074 Ermeni ortaya çıkmaktadır.
Bekir Başoğlu Boyabat Yöresi Araştırmaları isimli kitabın Ermenilerle ilgili bölümünde şu bilgileri veriyor:
“Yukarıdaki bilgileri şöyle toparlarsak, Boyabat’ta Ermeni nüfusu 1. Dünya Savaşı başına kadar 3074’tü. Cumhuriyetten sonra 2500’ü geçmemiştir. Bu nüfus da belgelere dayanarak bildiriliyor.
Oturduğu yerler | Hane | Nüfus |
Bağlar puşyanı | 82 | 391 |
Domşu puşyanı | 79 | 441 |
Tekke puşyanı | 78 | 341 |
Söğütlü puşyanı | 104 | 492 |
Toplam | 343 | 1665 |
Boyabat köylerinde oturan Ermenilerin yerlerine salnamelerde “puşyanı” olarak geçmektedir. Bu sözcüğün anlamını bulamadım. Belki Ermenice. Boyabat halkı “Ermeni göçü” diye konuşmaktadır. Bazı köylerde de “Elekçi göçü” olarak geçer bu yerler.
Cumhuriyetten sonra yurdun hiçbir yerinde Ermeni olayı diye bir hareket duymadım. Ermeniler de serbest olduklarından kendilerine ve sanatlarına nere uygun ise oraya giderek yerleşmişlerdir. Bugün Boyabat’ta hiç Ermeni kalmamıştır.
Ermenilerin Boyabat’ta bulundukları sıralarda elek, kalbur, süpürge yapar ve satarlardı. Elek yaptıkları ve sattıkları için “elekçi” denilirdi. Daha çok çeltik ekilen köylerde otururlardı. Çeltik eken köylerin gelirleri daha fazladır.
Boyabat’ta sıva ve duvarcılık Ermenilerin elinde idi. Onlar, durumlarını düzelterek büyük şehirlere ve daha çok İstanbul’a göçtüklerinde duvarcı ve sıvacı bulunamaz oldu. Ermeni kadınlarının incik boncuk gibi çeşitli eşyanın satışında başarılı oldukları görülmüştür. Her köye, her eve girer çıkarlardı. Bunun için “kızın iyisini kötüsünü elekçiye sorun” derlerdi. Elekçiler her evi ve herkesi iyi bilirlermiş.
Ermeniler 1955 yılında 6–7 Eylül olayından sonra İstanbul’da toplanmaya başladılar. Oradan da dünyanın her tarafına yayılarak yeni işler buldular.
Bütün belgeler ve araştırmalarla elde ettiğim sonuç, Sinop Sancağı’nda Ermeni problemi yoktur. Ayancık, Gerze ve Sinop Merkez ilçelerinde Ermeni vardır denemez. Bazı belgelerde rastlanan birkaç sayının önemi yoktur.
Boyabat’ta Ermeni sayısı Osmanlı çağında 3074 ve Cumhuriyet devrinde en yüksek 2500 nüfusa kadar çıkmıştır. Rumların kıyılarda, Ermenilerin Gökırmak çevresinde toplandığı görülmektedir. Bu sayılar Türk nüfusuna göre önemsizdir.”
Bekir Başoğlu bu kitabında Aşçı Selim Doyum’un anlattıklarına dayanarak Ermenilere ait bazı mezarlardan silah çıktığını anlatıyor.
Aşçı Selim Doyum olayı şöyle anlatmış: “10–11 yaşlarında bir çocuktum Maşatlıkta (Ermeni mezarlığı) bir kalabalık gördük. Oraya koştuk. Bir mezar sökülüyordu. Açılan mezarda tüfekler çıkıyordu. Oraya tüfek yığılmıştı. Çocuklar çoğalınca bizi oradan kovdular. Sonra öğrendik. Bu tüfekler Ermenilere gönderilmiş, onlar da mezar kazarak oraya saklamışlar. Ve üzerine kapatarak mezar şeklini vermişler. Birkaç tüfek mezarı varmış.”
Bekir Başoğlu bu olayın 1. Dünya Savaşı başlarında olduğunu söylüyor. Bu konuyu araştırdığını, daha yaşlı insanların da bu olayı doğruladığını ve olayın gerçekliğinin kesinleşmiş olduğunu iddia ediyor.
Bekir Başoğlu “Puşyan” kelimesinin anlamını bulamamış. Bizde sözlüklerde bulamadık ama Puşyan “yakınında yanında, çevresinde” demektir diye düşünüyoruz. Domşu Gökırmak boyundaki Çatpınar Köyü’nün eski adıdır. Tekke Köyü’de epeyce Ermeni nüfus barındırdığı bilinen ve Gökırmak boyunda olan bir köydür. Söğütlü ise Saraydüzü’ne bağlı Cuma Kayalı köyünün bir mahallesidir. Bazı Osmanlı belgelerinde nahiye merkezi olarak Söğütlü adı geçmektedir. Söğütlü Gökırmak’a katılan Asarcık çayı boyundaki bir mahalledir. Bağlar ise Bağlıca olabilir. Osmanlıca metinlerde yanlış okuma olaylarına sık sık karşılaşılmaktadır. Bağlar kelimesi de bu şekilde yanlış okunmuş olabilir.
Boyabat yöresinde halk ağzında “Göçler” kelimesi vardır. Bu sözcük bu gün kullanılan yaygın anlamında değil, göç edenlerin kondukları yere, mekâna denmektedir.
Bekir Başoğlu’nun Aşçı Selim Doyum’dan dinleyerek anlattığı bir mezardan Ermeni silahları çıktığı iddiasını da kuşkuyla karşılıyoruz.
Ermenilerin yerleştikleri köylere baktığımız zaman Gökırmak, Kızılırmak ve Asarcık Çayı boyunda çeltik ekilen köyler olduğunu görürüz. Bu yerleşimin nedeni olarak Bekir Başoğlu bu köylerin daha varlıklı olmalarını gösteriyor. Biz Ermenilerin çeltik tarımı yapan bu köylere devlet tarafından üçer beşer aile olarak özellikle yerleştirdiğini düşünüyoruz.
Bilindiği gibi o yıllarda çeltik tarımı çok zahmetli bir iştir ve ekiminden hasatına kadar işgücüne gerek duyulur. Devlet iskâna tabi tutuğu Ermenileri bu köylerde tarım işçisi olsunlar, üretime katılsınlar ve böyle geçinebilsinler diye daha varlıklı olan ova köylerine yerleştirmiştir kanısındayız.
Ermenilerin küçük guruplar halinde köylere dağıtılmasında güvenlik endişelerinin olup olmadığını da bilemiyoruz. Genel nüfus içinde ancak %5 kadar bir oranda bulunan Ermenilerden endişe edilebileceğini sanmıyoruz. Bu nedenle mezardan tüfekler çıkması iddiasını da pek gerçekçi bulmuyor, efsane olduğunu düşünüyoruz.
Bir başka efsaneye göre; Arım Köyü’nde Türkler yüzlerce Ermeni’yi yatırıp kesmişler. Anlatılanlara inanırsak o kadar çok Ermeni kesmişler ki üç gün üç gece Arım Çayı kan akmış. Bu iddiaların doğruluğunu ileri sürenler, Arım vadisindeki mağaralarda çok sayıda kafatası ve diğer kemikleri gözleri ile gördüklerini anlatıyorlar.
Bu günkü Arım köyü çok eski bir yerleşim yerinin üzerine kurulmuştur. Arım vadisinde de çok sayıda doğal mağara bulunmaktadır. Bu mağaraların tamamı arkadaşlarımız tarafından araştırılmış ve hiç birinde insan kemiğine, kafatasına rastlanmamıştır. Ancak bu vadi antik bir mezarlıktır. Burada çok sayıda kayaya oyulmuş mezar bulunmaktadır. Ağızları açık olan bu mezarların da hiç birinde kemik kalmamıştır. Ancak son yıllarda define arayanlar tarafından bazı yeni mezarlar açılmıştır. Bu mezarlar kaya mezarı şeklinde değil yeraltına, yamaçlara kazılmış fırın şeklinde mezarlardır. Bu çeşit mezarlar kolay kazılan ve yörede kis kaya denen bir çeşit yumuşak kaya veya sert toprak içine açılmış mezarlardır. Böyle mezarlara yöremizin her tarafından rastlanmakta olup çoğu zaman bir mezarda birden çok ölüye ait kemiklerin olduğunu gördük.
Bu mezarlar büyük bir olasılıkla MÖ. 7. ve 6. yüz yıllarına ait Pala mezarlarıdır. Hala aynı bölgede açılmadık mezarlar vardır. Açılmış olanların bazılarının içinde de hala insan kemikleri durmaktadır. Bu kemiklerde yaş tayini yapılırsa Milattan önceki tarihleri gösterecektir.
Bu örnek bize halk arasında kulaktan kulağa yayılan her söylentiye fazla itibar edilmemesi gerektiğini anlatıyor. Toplumuzda her anlatılan şeye kolayca inanan insanlar hiç de az değildir. Hele iddiasına böyle bir dayanak da bulduysa bu konuda yemin bile edebilir. Böyle konularda maddi deliller ve güvenilir kaynaklar olmadan hüküm vermek doğru olmayacaktır. Ama ne yazık ki böyle söylentiler araştırılmadan soruşturulmada doğru olarak kabul edilip yazıya dökülüyor, hikâyeler, romanlar yazılıyor.
Boyabat’ta şehir içinde bir kilise olduğu söylenegelir. Hatta bunun için bazı binaların kilise olarak kullanıldığını söyleyenler vardır. Ancak bu binaların hiç biri kiliseye benzememektedir. Boyabat’ta bir kilise kurabilecek sayıya sadece Ermeniler ulaşabilmiştir. Ama Ermeniler çok yoksul insanlardı ve kilise kuracak bir varlığa sahip olamadılar.
Bir arkadaşımız Agos Gazetesi’nden alınan küçük bir bilgiyi internet üzerinden bize ulaştırdı. Burada Sinop Sancağı ile ilgili bilgi veriliyor:
“Sinop Sancağı
Yemyeşil Sinop Yarımadasındaki 1.125 Ermeni, Kuyulca, Ali Beyli ve Göl Dağı olmak üzere üç ayrı kasabada yerleşmişti. Her bir kasabada bir okul ve bir kilise mevcuttu. Ayrıca Gerze’de bir okul ve bir kilisesi olan 491 Ermeni yaşardı. Boyabat ise 3.650 nüfusuyla vilayette Ermenilerin en yoğun olduğu yerdi. Oldukça zengin olan cemaatin bir kilisesi ve Surp Krikor Lisesi vardı.”
Şimdi burada 1869 Kastamonu Vilayet Salnamesi’nin Sinop Sancağındaki taşınmazlarının listesine göz atalım.
Taşınmaz mal | Sinop | Boyabat | İstefan | Toplam |
Cami ve mescit | 17 | 11 | 2 | 30 |
Sıbyan mektebi | 71 | 124 | 26 | 221 |
Azınlık okulu | 5 | - | - | 5 |
Kilise | 4 | - | - | 4 |
Dükkan | 752 | 326 | 25 | 1.103 |
Han | 5 | 4 | - | 9 |
Hamam | 3 | 2 | - | 5 |
Bu listeye göre sadece Sinop’ta 5 azınlık okulu, 4 kilise bulunuyor. Bu okullar ve kilise bize göre Müslüman nüfusa yakın bir sayıda kalabalık bir nüfusa sahip olan Ortodoks Rumlara ait olmalıdır. Boyabat’ta ise ne kilise ne de azınlık okulu vardır.
1899 Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde uzun bir taşınmaz mal listesi verilmiş. Bu listenin kilise satırında İstefan’da 7 kilise, Sinop’ta 9 kilise, olmak üzere toplam 16 kilise olduğu görünmektedir. Boyabat’ta ise bu salnameye göre kilise yoktur.
Surp Krikor Lisesi konusuna gelirsek bu iddia da bütünü ile gerçek dışıdır. Türkiye Cumhuriyeti bile Boyabat’a Liseyi ancak 60’lı yılların sonunda açabilmiştir. Birbirleri ile birçok ortak özelliği olan Türkler ve Ermeniler anlaşılan yanlış bilgilenme konusunda da birbirlerine benziyorlar.
Dileriz bu derleme çalışması kafalarımızdaki yanlış düşüncelerin silinmesine yararı olur.
Kaynak gösterilerek alınabilir.