Yayın Tarihi:28 01 2010 08:36(8853)

 

 

Daylı Köyü ve Daylı Türbesi

 

Daylı Köyü Boyabat’ın doğusuna düşer. Boyabat’ın Durağan yönündeki çıkışındaki ilk köydür. Büyükçe bir köydür. Köy köyün güneyindeki küçük bir tepenin etrafında kurulmuştur. Bu tepe özerine de Daylı Türbesi kurulmuştur.

 

 

 

 

Köyün adı nereden geliyor, bu türbede kim yatıyor bilinmiyor. Bu iki konuda da çeşitli söylentiler söylentilere karışmaktadır.  Zaman içinde dünün söylentileri unutulup yeni yeni söylentiler çıkmaktadır. Daylı Köyü ve Daylı Türbesini konu alan bu yazımızı seneler önce yazmayı düşünseydik, kuşkusuz daha fazla ve daha ilginç bilgilere ulaşabilirdik. Ama geç kaldık diye biz de yazmaz isek bugün bilinenlerde bir nesil sonra unutulacaktır.

 


Daylı Köyü’nün adı nereden geliyor?

 

Bu soruyu birkaç yıl önce sormuştuk. Bize “Bizim köyü kuranların atları ve tayları çokmuş. Bu atlar ve taylar köyün altında otlarlarmış. Köyün adı da bu tay sürülerinden gelir. Zaman içinde “Taylı” adı söylene söylene “Daylı” adına dönüşmüş” diye cevap vermişlerdi.

Daylı adı ilgili olarak söylentilerden biri budur. Konu üzerinde bizde biraz düşündük. Daylı adının başka isimlerden dönüşmüş olabileceğini hesap ederek, hangi isimlerden dönüşmüş olabileceğini inceledik. Aklımıza gelen isimler Taylı, Taylu, Dayılı (Dayulu,) Daîli oldu. Taylı konusunu anlatmıştık. Taylu adı üzerinde araştırma yaptık.

Danişmentliler, 1071–1178 yılları arasında Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında hüküm sürmüş bir Türkmen hanedanıdır. Bu hanedanın kurucusu olan Melik-i Muazzam Danişment, Ahmet Gazi bin Ali’nin bir adının da  “Taylu”  olduğunu öğrendik.

Danişment Gazi’nin bu topraklara Sultan Alpaslan ile birlikte geldiği ve Malazgirt savaşına katıldığı rivayet edilmektedir. Danişment Farsça “Bilgili, bilgin” anlamında bir kelimedir. Ayrıca Osmanlı’da naip denen kadıların yanında yardımcılık görevi yapak fıkıh konularında bilgili kimselere de “Danişment” denirmiş. Hayatı ve kimliği hakkında kesin bilgiler bulunmayan Danişment Ahmet Gazi yaşadığı yıllardaki yaygın cehalete karşın çok bilgili bir insan olarak tanınmaktadır. Selçuklu sultanlarına danışmanlık yaptığı da anlatılmaktadır.

Danişment Gazi’nin bir adının “Taylu” olduğundan kuşku yoktur. Taylu adı onun Müslüman olmadan veya Müslümanlık dışı adı olmalıdır diye düşünüyoruz.

 


Danişment Gazi’nin Daylı Köyü ile ne ilgisi var?

 


Danişment Ahmet Gazi Sivas merkez olmak üzere Kayseri, Malatya, Amasya çevresinde Danişmentliler devletini kuran kişidir. Bu yöreyi ele geçiren Danişment Ahmet Taylu’nun askerini başlarında bazı komutanlar olduğu halde Kastamonu’ya kadar gönderdiği de bilinmektedir. Hayatı ile ilgili güvenilir bilgiler bulunmayan Danişment Gazi’nin mezarının Niksar’da olduğu kabul edilmektedir. Söylenegelen rivayetlere göre Danişment Gazi bir kaleyi ele geçirmeye çalışırken yaralanmış ve bulunduğu yere gömülmüştür.

 

 

 

 

Biz de Daylı Köyü’nün Boyabat’a yakınlığını ve Boyabat’ta kale bulunduğunu düşünerek “Acaba, hayatı ile ilgili ayrıntıları iyi bilinmeyen Gazi Ahmet Taylu bu bölgeye geldi. Boyabat kalesini kuşatmak için Daylı köyünde karargâh kurdu. Kaleyi ele geçirmeye çalışırken yaralanarak burada öldü ve bu Türbeye gömüldü. Köyün adı da Taylu Köyü olarak kaldı sonradan da Daylı diye mi söylenir oldu?” diyoruz.

Daylı adı bir yerleşim yeri adı olarak ne kadar yaygın olduğunu araştırmak için Atlas Dergisinin Türkiye atlasının arkasındaki dizinine bakıyoruz: Burada 4 tane “Dayılı” 7 tane “Dayılar” adına rastlıyoruz. Daylı’dan başka hiç Daylı yok.

Düşününce “Dayılı” adının zaman için “Daylı” adına dönüşmüş olması bize oldukça mantıklı geliyor. Öyleyse  “Dayılı” adı üzerinde bir araştırma yapmalıyız.

Konusunda en ciddi araştırmalardan biri olan Cevdet Türkay’ın “Osmanlı Belgelerine Göre Oymaklar Aşiretler Cemaatler” isimli kitabına başvuruyoruz. Bu eserden  “Dayılı (Dayılu,) Dayılar, Daî’ler” isimleri ile anılan “Yörükan Tâifesinden” bir cemaat bulunduğunu ve bu cemaat’in Türkiye’nin “Samsun ve Bafra Kazaları, (Canik Sancağı) Şamardı Kazası (Niğde Sancağı) Eskiil Kazası (Konya Sancağı) Baklan Kazası (Kütahya Sancağı)”  yörelerine dağılmış olduğunu öğreniyoruz. Bu bilgiyi değerlendirirsek: “Bu köyün ahalisi Dayılı veya halk ağzı söyleyişle Dayılu isimli cemaatten idiler. Buraya yerleşince bu köyü Dayılu köyü dediler ve zaman içinde söylene söylene “Daylı” oldu" diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Bu olasılık da son derece akla ve mantığa uygun. Ama sormamız gereken bir soru var: “Kim bu dayı?”

 

 

 

 


Elbette ki herkesin dayısı vardır. Dayı adı özel bir isim olamaz. Ya “Dayı” denen çok önemli bir kişi olacak, ya da bu kelime anlamı olan başka bir adın bozulmuş hali olacak.

Cevdet Türkay’ın kitabında Dayılı, Dayılu, Dayılar kelimeleri arasında bir de “Daî’li” adı geçiyor.

 

Nedir Daî?

 

Türk Dil Kurumu’nun Kişi Adları Sözlüğü’nde Daî karşılığı olarak “1. Dua eden, duacı. 2. Davet eden, çağıran” açıklamalarını buluyoruz. Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’nde ise  “Çok dindar olan alevi” açıklamasını buluyoruz. İnternet aramalarında ise “Davet eden, çağıran, bir kimseyi bir şeye sevk ve teşvik eden kimse” bilgisine rastlıyoruz.


Biz bu anlamlar üzerinde düşünmeye başlıyor ve köyün adı Daîden geliyorsa  “Bu Daî kimdir?” diye sorup cevabını aramaya başlıyoruz.

 

 

 


Köyün sırtını verdiği tepede bir türbe ve bu türbenin hemen altında tekke denebilecek bir yapı bulunuyor. Yaygın rivayete göre türbede yatan şahsın “Koyun Baba” olduğudur. Türbeyi birkaç ay önce yöremizdeki dini yapıları araştıran Prof. Dr. Halit Çal ile birlikte inceledik ve fotoğrafları çektik. Prof. Çal bu yapıyı inceledikten sonra “Bu bölgede mutfağı, misafirhanesi, ambarı ile tekkeye benzer tek yapı burası” dedi. Demek ki burada sadece bir türbe değil ayrıca bir tekkenin de bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

 

 

 

 

Şimdi de “Tekke” ne demektir ona bakmalıyız?

 

Güncel Türkçe sözlüğe göre bu kelime Arapça “Tekye” kelimesinden geliyor ve “Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh” anlamına kullanılıyor. Bildiğimiz kadarı ile tekkeler tarikatlar için tasavvuf bilgilerinin öğretildiği yatılı ve/veya yatısız okul, gelip geçen yolcular için misafirhane, ibadethane, aşevi ve diğer bazı hizmetlerin görüldüğü bir mekândır.

 

 

 

 


Tekkelerde şeyhler bulunur. Şeyhler tekkeyi yönetir, burada şakirtlere eğitim verir, çevrede oturan ahaliyi de dini konularda aydınlatırlar. Şeyhler halk arasında büyük saygı görür, çoğu zaman onları evliya olduklarına inanılırdı. Bu çeşit inançların sadece geçmiş zamanda değil günümüzde de yaygın olduğunu görüyoruz. Hatta benzer inançların Dünya’nın başka yerlerinde ve başka dinlerde de olduğunu biliyoruz.


Daylı Tekkesini kuran Şeyhin ve Daylı Türbesi’nde yatanın Koyun Baba olduğu rivayeti çok yaygındır. Benzer şekilde bir Koyun Baba Türbesi de Ankara’nın Kalecik İlçesinin Koyun Baba Köyü’nde vardır. Ama gerçekte Koyun Baba Türbesi ve Tekkesi Çorum İli’nin Osmancık İlçesi’ndedir. Bu konuda Osmancık sitelerinde bilgiler bulduk.


Koyun Baba Osmancık yöresinde çok bilinen bir evliyadır. Onunla ilgili olarak Türkiye’nin birçok yerinde geçen birçok keramet anlatılmaktadır. Bunlardan birini Yahya Benekay’ın Varlık Yayınları’nda çıkan “Yaşayan Alevilik” kitabında bulduk.


Hasan Dede de bulunduğu yere adını veren ve çok bilinen bir evliyadır. Hasan Dede Köyü bugün Kırıkkale’ye 8–10 kilometre mesafede Kızılırmak kıyısında bir beldedir. Eskiden “Karpuzu büyük Hasan Dede” olarak bilinirmiş. Hasan Dede zaman zaman karpuzlarının en irilerin Kızılırmak’a bırakır bu yolla “Ahretliği” Koyun Baba’ya gönderirmiş. Koyun Baba’da yetiştirdiği üzümleri bir sepete koyar ırmak yukarı Hasan Dede’ye gönderirmiş. Bir defasında Kızılırmak’a bir asma çubuğu bırakarak ırmak yukarı Hasan Dede’ye göndermiş. Hasan Dede bugün üzümü ve bu üzümlerden yapılan şarabı ile meşhur bir yerdir. Rivayete göre Hasan Dede üzümleri Koyun Baba’nın gönderdiği bu çubuktan çoğaltılmıştır.

Koyun Baba’nın Osmancık yöresine geliş hikâyesi de şöyledir: Koyun Baba önce Osmancık ile Gümüşhacıköy arasında İnegöl dağına çıkar. Buradan etrafına bakınır ve kıvrılarak batıya doğru akan Kızılırmak’ın ışıltılarını görür. Batıya doğru gelerek Adatepe’ye gelir. Buraları çok beğenir. Kendine bir kulübe yapar, koyun edinir ve burada yaşamaya başlar. Şehrin dışındaki bu hayat onun dervişlik ruhuna uygundur. Zorunlu olmadıkça insanlara yaklaşmaz. Ama insanlar kendilerine güzel öğütler veren, dertlerin paylaşan bu dervişi severler ve sayarlar. Kendisini şehre yerleşmeye davet ederler. Koyun Baba kabul eder. Osmancık’ta herkes onu evine davet eder, yanı başlarına yerleşmesini isterler. Ama o kimseyi kırmamak için orada ki büyükçe bir mermer parçasını kaldırır fırlatır ve bu taşın düştüğü yere yerleşeceğim der. Yetmiş-seksen santim çapındaki bu mermer parçası Osmancığın batısında küçük bir tepe üzerine düşer. Buraya küçük bir ev ve zaviye yapar. Geleni geçeni ağırlar. Koyun Baba’nın parmak izleri taşın üzerinde kalmıştır. Ama çok sonraları bu taş zaviyeden çalınır.


Bundan sonrasını tahmin ediyoruz. Koyun Baba burada tarikatını yaymaya başlar. Etrafına toplanan dervişlere öğretisini yayar. Öğrencilerinden yetişenleri de davetçi ve öğretici olarak yani “Daî” olarak etrafa gönderir. Bunlardan birinin de Boyabat’ın doğusundaki bu köye geldiği ve yerleştiğini düşünüyoruz. Efsaneye göre Koyun Baba Osmancık’tan bir taş fırlatır. Taş Daylı tepesine düşer. Koyun Baba dervişe “bu taşın düştüğü yere git tekkeni oraya kur” der. Burada da Koyun Baba’nın fırlattığı iddia edilen bir taş vardır. Şimdilik çalınmamıştır.


Daylı Tekkesi’nin kuruluş efsanesi böyledir.

 

Bu arada köyün eski ve köklü ailelerinden birinin soy adlarının "Dayıbaşoğlu" ve "Daibaşoğlu" olduğunu bilmekte yarar var. Biz köyün adı konusunda kesin olarak bir şeyler söyleyebilecek durumda değiliz. Ama  yeni bilgilere sahip kişilerin bildiklerini bu bilinenler üzerine koyarak daha kesin iddialarda bulunabileceklerin umut ediyoruz.

 

 

Köy ne zaman kurulmuştur?

 

Derviş buraya geldiğinde belki burada bir köye vardı, belki de burada daha köy kurulmamıştı. Önce buraya gelen bir derviş, daî veya şeyh buraya tekkesini kurdu sonrada çevrede oturanlar gelip buraya yerleştiler ve Daylı Köyü’nü meydana getirdiler.

Bu konuda kesin bir iddiada bulunamayız ama köye adını verebildiğine bakarak ikinci olasılık daha güçlü görünmektedir diyebiliyoruz.

 

 

 


Türbeyi bir kere de Daylı Köyü Muhtarı Cengiz Sarıoğlu ile birlikte gezdik. Türbe binasının dış kenarında, bir de kapının sol yanında tuhaf şekilli iki taş var. Bu taşlardan birinin Koyun Baba tarafından Osmancıktan fırlatıldığı ve buraya düştüğüne inanılıyor. Burada yatan zat bu taşın düştüğü yerde kalacağım, mezarım da orada olacak demiş. Buraya gelip yerleşmiş. Başka bir rivayete göre burada yazan zat Koyun Baba'nın ağabeyi imiş.

 

 

 

 

Türbe önceden hatırladığımız kadarı ile derme çatma bir yapı idi. Muhtar bu yapıyı köyden birinin tamiratı yaparken tamamen yenilediğini anlattı. Önceden Türbe zemini toprak ve üstü de kubbeliymiş. Şimdi düz bir çatı ile örtülmüş ve üzeri kiremitle kaplanmış.

 

 

 


Türbenin bir köşesinde eski kalma bazı şeyler var. Bunların içinde geyik boynuzu parçaları ile köşede dayalı duran sancak dikkatimizi çekiyor.

 

 

 

 

Sancak lime lime olmuş. Sancağın kumaşından pek bir şey kalmamış. En sağlam kısımlar bu kumaş üzerine işlenmiş yazı ver şekiller… Sancak iki renk kumaştan yapılmış. Sanıyoruz bir kısmın sarı, diğer kısmı kırmızı imiş. Sarı kısmında bir ayet yazılı olduğunu sanıyoruz. Kırmızı kısmın bir yanında bir kılıç ve bu kılıca uzanan bir el şekli tam olarak görünüyor. Karşı tarafında ise ay ve yıldız şekli belirgin olarak işlenmiş. Bu iki şeklin ortasında ise ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız tuğraya benzer iki şekil fark edebildik.


Muhtar sancağın bu kadar yıpranmasını geçmiş yıllarda türbe zeminin toprak olmasından kaynaklanan rutubetle izah ediyor. Ayrıca “Bizim çocukluğumuzda sancağın sapı böyle değildi ucunda da pirinç bir alem vardı ama çalındığını” anlattı. Biz de bu alemin pirinçten ise altın olduğunu sanılarak çalınmıştır tahmininde bulunuyoruz.


Sancakla ilgili köyde konuşulan bir söylenceye göre; sancak 74’teki Kıbrıs Harekâtı sırasında kaybolduğu, harekâttan sonra tekrar yerine gelmiş. Daylılılar yatırın sancakla harekâta katıldığına inanıyorlar.

 

Türbeden çıkıp tekkeye yöneliyoruz. Dört basamaktan 2 buçuk metre eninde bir koridora giriyoruz. Sol tarafta mutfak sağ tarafta küçük bir oda var.

 

 

 

 

Mutfak kapısı birbirine geçmeli ahşaptan yapılmış. Hiç metal çivi kullanılmamış. Çivi yerine ağaç çivi kullanmışlar. Kapıdan girince sol tarafta büyük bir taş blok duruyor. İçi boş… Muhtar çocukluğunda bu taşın içine su veya ayran konulduğunu söylüyor. Nedeni sorduk. Su veya ayranı soğutur ve soğuk tutarmış. Mutfağın kuzey tarafında gayet geniş bir ocak var. Zamanında aynı anda üç kazan birden kaynıyor olmalı.

 

 

Sağ taraftaki küçük oda da ısınmak için küçük bir ocak var. Ocağın iki tarafında da iki dolap var. Bunlardan birinin hamam dolabı olması gerek. Oda zemini de ahşap.

 

 

 

 


Biraz ileride solda büyük oda bulunuyor. Burada da bir ocak ve ocağın sol tarafında bir dolap var. Odanın dışarı bakan taraflarında birer pencere ve pencere önünde tahta sedir bulunuyor. Eğitim ve ağırlama işlerinin burada yapıldığını sanıyoruz. Bu odanın karşı tarafında bütünü ile ahşap bir ambar var.

 

 

 

 


Tekkenin ön kısmının yanları açık. Bu bölümün bir kısmı yerden yarım metre kadar yüksek olduğundan üç basamakla çıkılıyor.

 

 

 


Muhtar Cengiz Sarıoğlu ve aza …  ile konuşuyoruz. Eskiden köyün çocukları Kur’an kursunu burada görürlermiş.  Türbeye ziyaret edenler en fazla cumartesi ve pazar günleri, bir de perşembe akşamları gelirlermiş. Çocuğu olmayanlar, çocuğu olup da yaşamayanlar türbeye adak adıyorlar. Çocuğu olmayanlar, olup da yaşamayanlar “Çocuğumu Koyun Baba’ya sattım” der ve adını “Satılmış” koyarlarmış. Yöremizdeki satılmış isimlerinin çokluğunda Koyun Baba'ın etkisi olmuş sanıyoruz.

 

 

 

 

Adak adayanlar adaklarını burada kestirir, etini gerek köyde ve gerekse Boyabat’ta dağıtırlarmış. Koyun baba aksakallı nur yüzlü bir ihtiyar şeklinde sık sık köydekilerin rüyalarına girdiğini de anlattılar.

 

 

 


Yöremizde dini bayramların ikinci günü köylerde “Ziyrat” kesme geleneği vardır. Pişirilen helva gelenlere dağıtılır, gelemeyenlere gönderilir. Daylı köyü de bu âdeti bu tekke de yapıyor. Eskiden sadece kurak yıllarda yapılan yağmur duaları artık her yıl yapılır oldu. Daylı köyü de bu geleneği de burada gerçekleştiriyor. Yamacında Türbenin ve tekkenin bulunduğu tepenin üzerini düzleştirmişler. Buraya bir dört ocaklı bir mutfak yapmışlar. Yemekler burada pişiriliyor, bulaşıklar burada yıkanıyor. Bu alanın bir tarafının üstü namaz kılanlar için kapatılmış. Yemekler gerek burada ve gerekse Tekke binasının alt tarafında yapılmış olan beton masalar üzerinde yeniyor.

 

 

 

 

Ve Daylı köyü…

 


Türbeden çıkıp köye yöneliyoruz. İlk olarak dikkatimizi sokaklara isim verilmesi çekiyor. Sonra da iki evin alınlığında iki garip şekil dikkatimizi çekiyor. Bu şekiller gelişigüzel çizilmemiştir. Bu işaretlerin anlamını soruyoruz. Bilen yok. Muhtar eskiden başka evlerde de böyle işaretler olduğunu ama üzerleri sıvanarak kaybedildiğini ya da bu evlerin yıkıldığını söylüyor.

 

 

 


Daha sonra köy konağını geziyoruz. Köy konağı oldukça güzel yapılmış. Duvarlar Daylı köyünün manzaraları ile süslenmiş. Eski muhtarların fotoğrafları asılmış.

 

 

 


Bizim Daylı Köyü’nün adı, buradaki Türbe ile tekke konusunda bizim öğrenebildiğimiz bu kadar. Gerek bu konularda ve özellikle evlerin alınlıklarına yapılan anlam veremediğimiz şekiller konusunda bilgisi olanlardan bu konuda katkı bekliyoruz. Bu şekiller sandığımızdan da önemli olabilir. Bilgisi olanlar bildiklerini ya doğrudan bizim adresimize ya da bu çalışmamızın altında ki yorum bölümüne yazarak bize ulaştırabilirler. Olabilecek katkılara şimdiden teşekkür ediyoruz.

 

 

Facebook'ta Paylaş

Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)




Beni Unut
Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Nisan ayı ziyaretci sayısı:

241023


Tasarım:DtGaNi