Yayın Tarihi:02 06 2010 01:29(7190)

 

Unutulmuş bir mahalle: Caba


Gökçeağaç Köyü’nün Caba Mahallesi pek az kişinin yerini bildiği ve daha az kişinin gördüğü bir yerleşim yeridir. Zaten bu nedenle olsa gerek mahalleler köylere taksim edilirken unutulmuş ve sonradan fark edilmiş ve Koçak köyü yerine daha uzaktaki Gökçeağaç Sakızı Köyü’ne katılıvermiş. Gökçeağaç Sakızı ile Caba arasında bir Yörük Deresi, diğeri İspiroğlu olmak üzere Koçak Köyü’nün iki mahallesi var.

 

 

 


Bu hikâyeyi bir yaşlıdan dinledik. Bize “Köyler taksim edilmiş bu mahalle unutulmuş. Sonradan Sakıza vermişler ve burası da size cabadan olsun demişler. Buranın adı da böyle kalmış” diye anlattı. Tabii bizde her anlatılana inanıverecek göz yok. Sonradan araştırdık.

 

 

 


Cevdet Türkay’ın “Başbakanlık Arşivi Belgelerine göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymaklar Aşiretler Cemaatler” isimli kitabına baktık. Burada “Câber, Câberlü, Câberli” isimlerine rastladık. Türkmân Taifesinden sayılan bu topluluk Oymaklar bölümünde de Aşiretler bölümünde de Cemaatler bölümünde de aynı isimlerle geçiyor. Belki de Caberlü cemaatinden bir bölük buraya gelip yerleşmiş zaman içinde Caberlü, Cabalıya dönüşmüş.

 

 

 


Caba kelimesi Türkçe’de “fazladan karşılıksız olarak verilen şey. Bedava” anlamlarında kullanılmaktadır. Kastamonu taraflarında çömleğe (topraktan yapılan tencere) denmektedir. Ama bu köyün adını çömlekle ilişkilendirmek hatalı olur.  Bize göre en akla yakın olasılık köyün adının Câberli cemaati ile ilgili olabileceğidir.

 

 

 


Daha önce görüp gezmediğimiz bir yer olduğundan gezmek istediğimiz Caba yaylasını yapılan yağmur duasını vesile ederek görmeye karar verdik ve yola çıktık. Koçak Köyü’nün İspiroğlu Mahallesi’nden sağa döndük. İki kilometre sonra gene Koçak Köyü’ne bağlı Yörük Deresi Mahallesine ulaştık. Köye dere yatağına kurulmuş.  Yol vadinin batı yamacından geçiyor. Biraz daha gidince vadi daha da daralıyor. Yol bu defa doğu yamaca dönüyor. Yol yapmak için bu sarp ve dik arazide epeyi çalışılmış. Eski yaya yolu bu vadi içinden geçiyormuş. Eski insanlar bu yollardan nasıl gelip geçmişler şaşırmamak elde değil.

 

 

 


Caba’ya yaklaşınca vadi biraz genişliyor ve az buçuk bahçeler ve tarlalar görülüyor.  Köye varınca köyün bir duvar dikliğinde görülen bir tepenin yamacında kurulduğunu görüyoruz. Evler bildiğimiz köy evleri şeklinde. Buradan öte yol yoktur diye düşünüyoruz doğal olarak ama vadi sağ tarafa doğru devam ediyor. Vadi boyunca ceviz ağaçları var. Uzuncay ve Gökçukur köylerinin bulunduğu vadide olduğu gibi…

 

 

 


Oldukça iyi durumdaki yol bizi bir duvar geçilmezliğindeki yamacın üzerindeki alana getiriyor. Yağmur duası da burada yapılıyor. Burası üç yolun birleştiği eskilerin belen dediği bir bel. Bir taraf kuzeye doğru yükseliyor. Diğer taraf ise güney batıya yükselerek uzanan bir sırt... Bu sırt üzerindeki yolu görünce o tarafa doğru gitmeye niyetleniyoruz. Umduğumuz gibi çıkarsa Gökırmak Vadisi’ni boydan boya görüp fotoğraflarını çekebileceğiz.

 

 

 


İlk tepeyi çıkınca biraz bir düzlük, sonra bir ormanlık alan, tekrar bir düzlükten geçtik. Geldiğimiz yere eskiden “Salamut” derlermiş. Eskiden kurbanı burada keserler, etinin şimdiki dua alanına getirip burada dua ederlermiş. Demek ki burayı kutsal bir mekân olarak düşünmüşler. Nitekim burada bir yatır olduğunu da söylediler.  Etrafa bakınmamıza karşın herhangi bir mezar kalıntısı fark etmedik. Ancak etrafta çok yaşlı ağaçlar vardı. Bu ağaçların bazıları yaşlılıktan bazıları da yıldırım düşmesinden kurumuşlar. Demek ki burası kutsal bir yer olarak düşünülmüş ki burada ki ağaçlara kuruduğu halde ilişilmemiş diye düşünüyoruz.

 

 

 


Önümüzde gene yüksek bir tepe ve dik bir bayır var. En güzel manzaranın bu tepenin üzerinde olduğunu düşünerek tepeye tırmanıyoruz. Çıkınca görüyoruz ki yorulduğumuza değiyor. Doğuya bakıyoruz Boyabat’a kadar Gökırmak vadisi, Batıya bakıyoruz, Hanönü’ne kadar Gökırmak vadisi… Bulunduğumuz yer yörenin haritasını çıkartabilecek kadar yüksek bir yer.

 

 

 


Dizlerimizin boyuna gelen otlardan yürümek bizi zorluyor. Bir çok yerde elik fiği denen mor çiçekli otlar kendiliğinden yetişmiş. Ekilse bu kadar güzel yetişmez. Bu otlar arasında çok sayıda iri çekirge besleniyorlar.

 

 

 


Etrafta elma, armut ve ahlat ağaçları var. Buralarının zamanında tarla olduğunu anlıyoruz. Ama uzun zamandır ekilmemiş. Civarda ağaçlara yaslanmış çardaklar görüyoruz. Bu çardaklara biçtikleri ve kuruttukları otları yığıyorlarmış. Cabalıların esas geçim kaynağı hayvancılıkmış. Köyde çok sayıda davar (Keçi) beslenirmiş. Demek ki onları besleyen otlar bu tepe üzerinden getiriyormuş.

 

 

 

 

Dönüp dua yapılan yere geliyoruz. Duaya gelenlerin içinde İstanbul’dan gelenler epeyce yer tutuyor. Keşkek kazanları üç yol ağzında bulunan oluğun yanına kurulmuş. Yemekler buradan köpük tepsilerle dağıtılıyor. Yemeklerini alanlar çevredeki ağaçlar arasına çekilerek yemeklerini yiyorlar. Bizde herkes gibi yapıyoruz. Duaya hep birlikte âmin diyoruz. Yemekten sonra bu tepsiler bir yere toplandı. Herhalde burada bırakılmayacak. Çevrede geçen seneden kalma çöpe rastlamadık. Demek ki çöpler toplanıyor.

 

 

 


Yemekten sonra ikram edilen çayı içip yöre ile ilgili bilgi topluyoruz. Sohbet ettiğimiz bir ihtiyar’ın ifadesine göre dua yapılan bu bölge bir zamanlar tütün kaçakçılarının “Eyrek” yeriymiş. Yani su olduğuna göre durup dinlenip mola verdikleri yermiş. Buradan da sahil tarafına doğru yola devam ederlermiş. Bizde yeterince vakit geçirdiğimizi düşünerek geldiğimiz yoldan geri dönmek üzere yola çıktık. Köye yaklaşınca eski günlerden kalma bir keçi sürü gördük. Sürüyü bir hanım güdüyordu ve keçiler öğle sonrası sıcağını ağaç gölgesinde geçiştiriyorlardı.

 

 

 

 


Caba köye birkaç yeni binayı saymaz isek adeta zamanın durduğu bir köy. Evlerin çoğu boş, Eskiden ekilen çoğu yamaçlara açılmış tarlalar yıllardır ekilmemiş.

 

 

 

 


Birkaç fotoğraf çekip geldiğimiz yoldan döndük. Yorulduk ama gördüklerimizden memnun kaldık.

 

 


 

Facebook'ta Paylaş

Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)




Beni Unut
Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Nisan ayı ziyaretci sayısı:

214822


Tasarım:DtGaNi