Boyabat Belediye Başkanı Şefik Çakıcı
Milliyet Tv’ye konuşmasında şöyle diyor;
Belediye Başkanı Şefik Çakıcı, Milliyet Tv’ye 5 yıllık görev süresi boyunca yaptığı icraatları anlatırken şu sözleri dikkatimi çekmişti.
Boyabat
* 28 tuğla fabrikası ile sanayi şehri olmaz
* Türkiye’nin %7 pirinç ihtiyacını üretmekle tarım şehri olmaz
* 3000 öğrenci kapasitesiyle eğitim şehri olmaz
* Mevcut tarihi yapılarıyla olsa olsa turizm kenti olur
Turizm şehri olur derken yapmış olduğu kuleyi ballandıra ballandıra anlatmaktan da geri durmuyor.
Peki Boyabat gerçekten turizm şehri olur mu?
Neden olmasın……
Peki Şefik Çakıcı bunun üstesinden gelebilir mi?
Asla……
Zira kendisinde o donanımı göremiyorum.
Mesela;
Onlarca öğrencisi dünya birinciliği elde ederek ilçemizin ismini yurt dışına taşıyan Karikatürist-Görsel Sanatlar öğretmeni Aşkın Ayrancıoğlu ile beş yıl içerisinde kaç kez bir araya geldi acaba? Asla gelmez, gelemez…
Niçin mi?
Nedeni bizden olmayan mantığıdır. Bu mantıklada ilçemiz bir arpa boyu ilerlemez. Sen bu değerlerden faydalanmazsan söylediklerin sadece lafta kalır. Yapmış olduğun kule ile de başbaşa kalırsın.
Peki Boyabat nasıl bir şehir olur sorusuna gelince;
Yukarıdaki değerlerden yoksun olan ilçemizin kalkınması için yöneticilere bu konuda şu fikrimi söylemek isterim.
İlçemizde her yüz adım attığınızda önünüze bir dini vakıf tabelası çıkıyor. Bu tabelalar ilçemiz halkının dinine dört elle sarıldığının işaretidir. Burdan yola çıkarak diyorum ki!.. Bir şıh getirsek, Menzil türü bir dergah açsak, sonrasında diğer şehirlerden akın akın gelen müridler, işte sana ilçe ekonomisini düzlüğe çıkartacak gelir
Lafın özü;
30 Mart 2019 yerel seçimler öncesi ülke genelindeki tarikatların çoğu AKP’ye destek vereceklerine dair demeçler verdiler. Hatta tahmin ediyorum ki AKP’nin kazanması için gece gündüz dua da etmiş olabilirler. Ne yazıkki seçimin kaybedeni AKP oldu. AKP’nin büyük kaleleri tek tek elden çıktı. Bunlardan biriside İstanbul Büyükşehir Belediyesi. CHP adayı Ekrem İmamoğlu 25 yıl aradan sonra İstanbul’a CHP’nin bayrağını tekrar dikti.
Sonrasında hiçbir şaibe olmadığı halde, anasının ak sütü gibi helal olup kazanılmış bir seçim türlü bahanelerle iptal edilerek, Ekrem İmamoğlu’nun elinden mazbatası geri alındı. Bu nedenle 23 Haziran 2019 günü tekrar seçime gidiyoruz.
AKP’ye destek veren Cemaatler.
Burada bir hak yendi ise verdiğiniz beyanatlar ile bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız. Allah kul hakkı ile yanıma gelmeyin demiyor mu? Hani gittiğiniz yol Allah yoluydu. Aslında cemaatlerin siyasetten uzak durması gerekmez mi? Yoksa verdiğiniz beyanatların arkasında başka sırlar mı var? Gerçi sizler keramet sahibi insanlarsınız.
Sahi keramet sahibi insanlar derken şunları yazmadan geçemeyeceğim. Şimdi şu ayeti okuyalım;
‘’Bizi mûcizeler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin bunları yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mûcize olmak üzere dişi deveyi vermiştik, ama ona (inanmayıp) kötülük yaptılar. Oysa biz mûcizeleri yalnızca korkutup uyarmak için göndeririz. (İsra 17/59)’’
Bu ayette nedeni de belirtilerek Peygamber Efendimize (SAV) mucize gönderilmediği belirtilmektedir.
Mesela;
Yahûdîlerin reislerinden Hâris’in kızı Zeyneb, Resûlullâh’ı ashâbıyla birlikte yemeğe dâvet etti. Bir koyun kızartarak her tarafını zehirledi. Efendimiz’in hayvanın kürek kısmını daha çok sevdiğini öğrenerek orayı daha fazla zehirledi. Peygamberimiz bu etten bir lokma aldıktan sonra yanındaki arkadaşlarını etin zehirli olduğunu söylüyor.
Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber (SAV) “Ağzına aldığı lokmayı yutmadan 'Ellerinizi çekin! Şu kürek, etin zehirlenmiş olduğunu bana haber veriyor.' dedi.” (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, ilgili hadisin şerhi) ifadesine yer verilmiştir.
Birde şu hadise bakalım, Peygamberimiz Hz. Ayşe'ye;
“Ben Hayber’de yediğim yemeğin acısını her zaman (ma ezalü ecidu) hissettim. İşte şu anda o zehrin tesiriyle içimdeki (şah-bel) damarlarımın koptuğunu görüyorum.” (Buhari, Magazi, 83) dediği gibi birkaç sahabede yediği bu etten zehirlenerek ölüyor. Burada mucize var mı yok mu karar sizlerin.
Şimdi sizlere gerçek bir olayı aktarıyorum.
1991 yılında yine böyle bir ramazan bayramında Menzil Şeyhi Muhammed Raşit Erol’un elini öpmek için bekleyenlerden birisi de Denizli’den gelen 17 yaşındaki Murat Erol’du. Murat Erol, ceketinden çıkardığı enjeksiyon aletini öptüğü ele batırıverdi. Şırıngada tarım ilacı vardı. Şeyh ölmeyecekti belki ama bir daha da kendisine gelemeyecekti.
Hani şeyhler herşeyi bilirdi keramet sahibi idiler, uçan kuştan haberleri olurdu. O zaman zehirleneceğini önceden niçin bilemedi.
Sahi bir zamanlar Cübbeli Ahmet Hoca, Kabir ve Cehennem azabından koruyan kefen ve keramet gösteren terlik satıyordu. Elinde kaldımı ki alsak diyorum.
Son olarak birde şu ayetlere bakalım mı?
Fatiha Suresi; 5. Ayet: (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Kaf Suresi; 16. Ayet: Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.
Ankebut Suresi; 22. Ayet: Siz ne yeryüzünde ne de gökte Allah’ı aciz bırakamazsınız. Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
Son söz; Kuran bu kadar açık ve net beyan ettiği halde günümüzde insanların şeyhlere biat etmesi ne kadar doğru. Peygamber Efendimiz birgün kızı Fatıma’ya;
“Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam.” Buharî, Vesâyâ 11; Tefsir (26) 2; Müslim, İman 348-352. Derken, biad edilen şeyhlerin bizlere ne faydası olabilir ki.
Hz. Ali (RA) Peygamber Efendimize;
“Ya Resulallah! Senden miras alacağım şey nedir?” diye sorunca, “Peygamberlerin bıraktıkları miras türü şey” diye cevap verdi. “Senden önceki peygamberler ne gibi şeyleri miras bırakmışlar?” sorusuna da “Onlar Allah’ın kitabını ve peygamberlerinin sünnetini...” diye cevap verdi. (Taberanî,-el-Kebîr/Şamile, 5/163).
Allah’ın kitabı ve Peygamber Efendimizin sünnetleri varken, neyleyim sarayı, neyleyim köşkü. Hele hele, adaletli olmayan cemaatleri.
Ramazan demek arınma ve rahmet demektir. Sofranız bereketli sağlığınız sıhhatli olsun. İyi Ramazanlar.
BEREN ……