Uzun zamandır yazayım yazmayayım ikileminde kalıp da bocaladığım zamanlar oldu. Baktım ki yazmaya yazmaya kalemimiz pas tutmuş. O zaman şeytanın bacağını kıralım ve bir yerlerden başlayalım istedim.
Bazen insanı yazdıklarından çok yazamadıkları üzüyor, içini kemiriyor. Bunaltıyor, daraltıyor. Yak gitsin gemileri diyesi geliyor insanın.
Yazsam mı yazmasam mı diye içini kemiren duygular, uykularına sekte vuran düşünceler kahrediyor insanı.
Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç'in dediği gibi dostların sessizliği kalıyor akıllarda. Haklıdan yana değil güçlüden yana alınan tavırlar.
Her neyse gündemimiz o değil...
Bu kadar giriş yeterli...
Gelelim meselenin özüne...
Gündem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Sedat Peker arasında ülke gündemini meşgul eden kavga. Konunun burasını herkes gibi bende medyadan takip ediyor ve sonunu da merakla bekliyorum.
Yalnız benim takıldığım nokta...
Hadi ve Süleyman ÖZIŞIK kardeşlerin durumları. Özışık kardeşlerin yazılarını, çıktıkları tartışma programlarını da yakından takip eden biriyim. Özışık kardeşler bundan çok kısa bir süre öncesinde, Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak'ı "İstanbul Sözleşmesi" ile ilgili yapmış olduğu açıklamalardan dolayı AKP'li ve haine varan söylemlerle eleştirmişlerdi.
Mukadderat öyle bir şey ki yıllarını inandığı davaya adayan Dilipak'ı bu sözlerle yaftalayanlar bu gün aynı şekilde AKP'li olmakla ihanetle suçlanıyorlar. Yani eden buluyor. Beşeri adalete inat Yüce Allah'ın adaleti tecelli ediyor ve kimsenin ahı kimse de kalmıyor.
Bence bakmak ve görmek gerekiyor.
Neyi mi?
Dava...
Ve dava adamlığını...
Bakıyorum siyasetin her kanadında isyan var. Ülkücü hareketin aykırı sesi Ozan Arif. Davası uğruna ülkesinden kovulan. Sürgün edilen yiğit bir adam. Mekanı Cennet olsun. Son nefesine kadar inandığı dava uğruna mücadele eden Ozan Arif'in siyaseten kırgınlığının olduğu bilinen bir gerçek.
Milli Görüş'ün idol isimlerinden Şevki Yılmaz. Yıllar yılı köy köy kasaba kasaba gezen inandığı değerler uğruna mücadele veren konuşmalar yapan kimilerine göre vaiz, kimilerine göre milyonları etkileyen çok güçlü bir hatip. Şevki Yılmaz hocayı da gerek Akit TV gerekse Kanal 68 de ki konuşmalarından takip ediyorum. Onunda çok mutlu olduğu söylenemez. Oda siyaset ve siyasetçilerden yana dertli.
Sol kesimde ise; Dr. Hulki Cevizoğlu, Mehmet Sevigen gibi isimler onlarda dertli.
Ama hiç kimse davasından değil, dava adamlarından dertli. İnsan kime kırılır dost bildiğine...
Anlayan anlamıyor.
PEKİ KİM MUTLU?
İşte meselenin özü burada ortaya çıkıyor. Kimi insanlar menfaatleri gereği kılıktan kılığa giriyor ve parti parti geziyor. Yeni partilerinde kurtarıcı dava adamı oluyor.
Yeni partileri de onları öyle bir bağrına basıyor ki. Bir bakmışsınız en tepede onlar. Sonrası ise hüsran hep hüsran.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi
... KANDIRILDIK..
Kime bizi arkamızdan hançerleyen dost görünümlü Brütüs'lere...
Şunu iyi bilmek lazım... Şeytandan rahmana secde gelmediği gibi kötü kimselerden de iyilik vücuda gelmiyor. Er meydanında kaçak güreşen güreşçiler gibi lafa geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar; davaları değil, menfaatları uğruna mücadele ediyorlar. Yıllar yılı inandığı dava uğruna mücadele edenleri itibarsızlaştırmak adına. Delilikle divanelikle suçluyorlar. Alacaklarını alıyorlar. Satacaklarını satıyorlar. İşleri bitince aslına rücu ediyorlar. Bu da ister istemez siyasete ve siyasetçiye güveni kaybettiriyor.
Sonra da oturup birbirimize soruyoruz.
Ne olacak bu memleketin hali?
Kimse de sormuyor. Ne olacak bu siyasetçilerin hali?
Selam ve dua ile...