Ve Boyabat halkı. Dün ne ise bugünde aynısı. Üzerinden kırk dört yıl geçmiş yine aynı tas aynı hamam.
1980 ve 1981 yıllarında Samsun İl Jandarma Bölük Komutanlığı'nda bölük yazıcısı olarak vatani görevimi yapan bir bireyim. Yani anlayacağınız gibi 1980 yılı ihtilalinde askerdim. Emir üzere görevimizi yerine getiriyorduk. Tabi biz bunları yaparken de halk normal hayatını idame ediyordu. Böyle bir konuya neden mi girdim. Buyurun okuyalım o zaman…
Aynı dönemlerde Boyabat'a izine geldiğim zamanlar oldu. Millet bir korku içerisinde. Nereye gitsem Kays Parmaksız ismini duyuyorum. Tabir-i caiz ise bu ismi duyanın ayakları yerden kesiliyor. Neler neler!....
Bilmeyenler için söyleyeyim söz konusu kişi 80 ihtilalinde ilçeye sıkıyönetim komutanı olarak atanmış rütbeli askerdir. Tabi bende bir asker olarak duyduklarım karşısında şaşırıyordum. Hatta yok ya daha neler diyerek hayıflanıyordum. O günlerde bu gelişmeler karşısında çok şaşkındım ama zamanla Boyabat halkını tanıdıkça şaşkınlığımın yersiz olduğunu anladım.
Yıllarca yüz yüze konuşuyor, medyadan da yazıyorum. Amacım uyuyan Boyabat halkını uyandırma gayreti içerisindeyim. İlçedeki yolsuzlukları defalarca dile getirdim. Maalesef bu güne kadar elini taşın altına koyana rastlamadım. Yüz yüze görüşmelerde kişilerin ifadeleri, kah zaman beni derinden yaralamıyor değil.
Efendim benim boş vaktim varmış, unu elemişim eleği duvara asmışım, kaybedecek bir şeyim yokmuş. Ben her şeye vakıfmışım vay efendim arkası yokmuş sözler gibi neler neler….
Beyler Boyabat sade benim veya ailemin ikamet ettiği bir yerleşim yeri değil. Şu anda otuz beş bin kişi aynı topraklarda yaşıyor, havasını teneffüs ediyor, suyundan içiyor. Üç kişi bir araya gelince mangalda kül bırakmıyorsunuz. Ama iş icraata gelince türlü bahanelerin ardına sığınıyorsunuz. Ayrıca bana sarf ettiğiniz sözlerinde hakaret içerdiğini hatırlatmak isterim. Sizler iş adamı, aile babası ben ise avara, başıboş bir deli öyle mi..
Bende size şunu söyleyeyim, size dar gelen bana bol gelir. Neyse yukarıda Kays Parmaksız örneğini neden mi verdim anlatayım….
Samsun İl Jandarma Bölük Komutanlığı'nda nice komutanlarla çalıştım. Dediğim gibi sıkıyönetim askeriydim. Samsun halkı asla bir korku içerisinde yaşamadı. Hatta sıkıyönetiminin varlığı ile yokluğu belli bile değildi. Duyduğum tek olumsuz şey bir subayın balıkçıdan ücretsiz birkaç balık istemesi, devamında subayın cezalandırılmasıdır. Eğer Boyabat halkı birlik olup ilçedeki olumsuzlukları üst makama taşısaydı inanın Kays Parmaksız'ın yerinde yeller eserdi. Bırak böyle bir şey teşebbüse kalkışmayı birde herkes birbirini ispiyonlar olmuş…
İşte ilçem insanı Tilki ile üzüm hikayesini çoğumuz bilir. Tilkinin karnı acıkır çevrede bir üzüm görür. Üzüm ile karnını doyurmak ister ama nafile, bir türlü üzümlere erişemez. Devamında üzümlerde zaten gökmüş diyerek oradan uzaklaşır.
Atalarımız ‘’Arife tarif gerekmez’’ demiş. Bizde konuyu fazla dağıtmadan toparlayalım.
Dün bir arkadaşa ait bir işyerinde otururken şahsın biri kapıdan kafasını uzatarak ‘’Hayırdır benim hakkımda yazı yazıyormuşsun’’ dedi. O kişiye cevabım….
Evet bir çok konuda bir çok yazı yazdım. Lakin isminizin geçtiği bir yazı hatırlamıyorum. Ama bu yazılardan biri veya birkaçından nem kaptınsa, o da beni ırgalamaz dedim.
Değerli okuyucular…
Sözüm meclisten dışarıdır. Bu yazıyı kaleme almamda ki tek amaç kişilere sorumluluklarını hatırlatmaktır. Kimseye şirin görünmek veya iltifatlarına mazhar olmak gibi bir düşünce içerisinde değilim. Ben üstüme düşen vatandaşlık görevimi yerine getirme cabası içerisindeyim. Hak ve hukuk değer verdiğim iki unsurdur. Temennim insanca yaşamaktır. Bizler bir toplumu oluşturuyorsak, tümümüzün bu kurala riayet etmesi mecburidir. Bu kuralı bozan olursa üç bacaklı bir sandalyeye dönüşürüz. Devamında küçük bir darbede yıkılırız. Atalarımızın ‘’Birlikten kuvvet doğar’’ sözünü durduk yere söylemediğine dair tarihte örnekleri çoktur.
SAYGILAR
HÜSEYİN
CÖMERT