Bir öğüt, bir sesleniş, belki de kendine gelişin sesiydi. Pencerekenarından odaya girip hafifçe eşyaların üzerinde minik sesler çıkaran birrüzgar gibi sakin. Bir kaynaktan güzellikle akan bir su gibi duru. Yakmayan ama toprağınkendine gelişi gibi sıcak bir ses. Aynı zamanda bir ateş kadar da yangınlar çıkartan. Bu Akif’in sesi, suda sırılsıklamken ateşte kurutan rüzgarla üşütüptoprakla ısıtan bir ses. Bu ses Akif’in sesi..
Tarihe iz bırakmış bir milletin çığlığında, bir ejderhanınsessizliğinde buram buram vatan, millet aşkı kokan, okyanustan sağ çıkmayısağlayan bir sestir Mehmet Akif… Asım’ınNesli’ne sesleniş , kendine getiriş… Koskoca bir söğütün yaprak hışırtısı gibiöğüt.. Patikada yürüyemezken labirentte yol bulduran, kalem tutamazkendestanlar yazdıran, karanlığa itilirken rengarenk olduran ses, bir kibrit çakmaya mecal kalmamışken Asım’ınNesli’ne yangınlar çıkartan bir sesleniş…”Korkma!”
Tek bir kelimeyle aslanlar gibi kükremeyi, tek bir kişiylekalabalık olmayı, tek bir damla suyla sel olmayı öğreten bu sesleniş Akif’insesi, milletin marşı. “İstiklal Marşı”
Küllerinden yeniden doğan bir Anka kuşunun kararlılığı, kozaörüp kelebeğe dönüşen bir tırtılın masumluğu, gemileri karadan yürüten Fatih’inazmi, kırk kişiyle saray basan Kürşad’ın cesareti, toprağından kopmayan Metehan’ın sadakati , yurdumun dört bir yanındaezanla yükselen minarelerin ihtişamı, yani Akif’in sesi, milletin marşı…
Şehadet şerbetinden bir damla suda, şehidimin kanı düşen bir avuç toprakta ,vatan millet aşkına bir ateşte , son nefesin rüzgarında Asım’ın Nesli’ni arayıpseslenen Akif’in sesi… ustalıkla ,merhametle şefketle, kahramanlıkla , sevgiylevatan millet aşkıyla harmanlanmış, tümTürkiye Cumhuriyetine duyrulmuş, yedi yüz yirmi dört ses arasından başkaldırmış, Asım’ın Nesli’ne seslenmiş, kendine getirmiş…
Akif’in sesi, milletin marşı. “İstiklal Marşı”
İstiklal Marşı nın doğuşu;
İstiklal Marşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 12 Mart 1921'de yapılan oturumda Türkiye'nin milli marşı olarak kabul edilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın yıllarında ordunun moralini yükseltmek için bir marş yazılması isteği üzerine , Milli Eğitim Bakanlığı beş yüz lira ödüllü bir yarışma açar. Bakanlık yedi yüz yirmi dört şiir arasından altısını seçer, bastırır ve millet vekillerine dağıtır. Fakat bu şiirleri yeterli bulmayan dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, yarışmaya para ödülü olduğu için katılmadığını öğrendiği Burdur Milletvekili Mehmet Akif'e mektup yazarak kendisinden yarışmaya katılmasını ister.
Mehmet Akif ise para ödülünü kabul etmek istemez. Yarışmanın şartnamesi uyarınca almak zorunda olduğu belirtilince, Mehmet Akif , parayı "Darül Mesai" adlı bir yardım kurumuna bağışlar.
Marşın kabulünden sonra Maarif Vekaleti bu kez beste yarışması açar. 24 müzisyenin katıldığı yarışmanın sonuçlanması savaş yüzünden gecikir ve Bakanlık, 1924 yılında oluşturulan özel bir komisyonun, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini “İstiklal Marşı” olarak belirlediğini duyurur. Ancak Çağatay'ın bestesinin Türk müziğinin etkisi altında olduğu gerekçesiyle 1930 yılında alınan karar uyarınca Osman Zeki Üngör'ün bestesi, “İstiklal Marşı” olarak benimsenir.
Kübra Meşe