Deprem bölgesindeki vicdanları yaralayan haberleri takip ediyorum. Günlerdir üzüntüde ne uyku uyuya biliyor, ne de iştahla yemek yiyebiliyoruz. Hele de deprem bölgesindeki koordinasyon bozukluğu, kimin eli, kimin cebinde olmayan düzensizlik başta ben olmak üzere vicdan sahibi 85 milyon insanımızı da kahrediyordur.
Deprem bölgesinden ülkeyi terk eden arama-kurtarma ekibi yabancılar neden; “Böyle yaparsanız insanlar ölür, biz bunun parçası olamayız” diyorlar?
Maraş merkezli depremlerin yarattığı yıkımın yaralarını sarmak için Türkiye’ye 100’ü aşkın ülke yardım yollamıştı. Başka ülkelerden gelen ekipler bir haftada 200’den fazla kişiyi enkazdan kurtardı. Ancak ekipler burada geçirdikleri süreler boyunca Türkiye’deki yetkililerin koordinasyonsuzluğu ve yanlış uygulamalarıyla karşılaştılar. İsrail’den gelen sivil ekiplerse güvenlik nedeniyle bölgeden ayrılmak zorunda kalmasının sorumlusu kim?
Adana Havalimanı’nda ülkeden ayrılmadan önce İspanya devlet televizyonu RTVE’ye konuşan ekip üyesi Pedro Frutos, ”Türk hükümeti deprem enkazlarına makinelerle girmeye karar verdi. Bunun anlamı şu: Eğer makine koyarsanız birçok insanı öldürürsünüz. Biz o aşamada bunun parçası olamayız.”
Aynı ekipten Juan Francisco Gutierrez Zazo televizyon kanalına verdiği demecinde “Yetkili kurumlar ya da hükümet daha iyi bir koordinasyon veya örgütlenme sağlayabilseydi, burada yardıma gelen ekiplerden daha iyi yararlanılabilirdi. Böylelikle daha çok insan kurtarabilirdik.”
Slovakyalı ekipler de ülkeyi geçtiğimiz gün terk edenler arasındaydı. RTVE’ye konuşan Slovakyalı kurtarma ekibi yetkilisi de benzer şekilde iş makineleriyle enkaza girilme kararı nedeniyle ayrıldıklarını kaydetti.
Öte yandan Almanya ve Avusturya’dan gelen ekipler güvenlik tehlikesi nedeniyle enkazlardaki çalışmalarını durdurmuştu.
Ülkenin 10 ilinin neredeyse yarısı enkaz altındayken AFAD görevlilerinin, bölgeye arama kurtarma çalışmaları için gönüllü olarak gidenlere AFAD’ın ‘ihtiyaç olursa ararız zahmet etmişsiniz’ dediği ise bir skandal değil de nedir?
Cumhuriyet’in haberine göre, Gaziantep’teki AFAD’ın kriz merkezine ulaştığını ancak çok fazla vakit kaybettiğini söyleyen Bekar, “AFAD araç bulamıyordu. Koordinasyonsuzluk vardı. Çadır istedik, ‘yok’ dediler. ‘Uyku tulumu var mı? Üşüyoruz’ dedik, ‘yok’ dediler”
Mimarlık yapan gönüllü Z.Y. ise “Çok fazla sahte çağrı vardı. Mesela, apartman numarasına kadar verilen yardım çağrısı üzerine bir mahalleye gittik. Bina sapasağlamdı. Etraftaki kişiler, ‘Buraya gelen siz sekizinci kişisiniz’ dediler. Bu nedenle gelen her yardım çağrısına gitmemeye başladık”
Depremin yarattığı enkaz çalışmalarında destek sağlamak için İspanya’dan Türkiye’ye gelen arama kurtarma ekibi, ülkelerine döner dönmez yaptıkları açıklamada; koordinasyonsuzluk olmasaydı daha iyi çalışabileceklerini ve daha fazla can kurtarabileceklerini söyledi.
Ekipten Juan Francisco Gutierrez Zazo da şunları söyledi:
“Hükümet ya da bu alanda sorumluluk sahibi hangi kurumsa daha iyi bir koordinasyon sağlasaydı burada yardıma gelen ekiplerden daha iyi yararlanılabilirdi. Böylelikle daha çok insan kurtarabilirdik.”
Samandağ’da büyük iddia. Doktor paylaştı. Samandağ’a yardıma giden ekipten Doktor Deniz Öz, AFAD görevlisinin ‘tüm binaları taradık. Çoğu ölmüş gitmenize gerek yok” dediklerini, Öz, “AFAD ekibinin Samandağ’a gitmeyin demelerine rağmen biz gittik. 350 kişinin enkaz altından çıkarıldıklarını ifade etti.
Peki, deprem bölgesindeki devlet kurumu AFAD’ın organize bozukluğuna isyan etmeyelim de ne yapalım?
Deprem bölgesinden gelen Halk TV.Com Yazarı İsmail SAYMAZ, bugünkü köşe yazısında;
“Hatay’da seyyar tuvalet ihtiyacı var” diyoruz.
“Bozgunculuk yapma!” diyorlar.
“Şehir karanlık altında, elektrik kesik, doğalgaz yok” diyoruz.
“Helikopter uçuyor, baksana!” diyorlar.
“Çadırkentler kurulmadı, depremzedeler ayazda yerde yatıyor” diyoruz.
“Provokasyon!” diyorlar.
"AFAD ve Kızılay’ın ise olasılıklı en kötü senaryoya karşı hazırlıksız olduğu ortaya çıktı. Liyakatsiz yöneticiler iki kurumu depremde harekete geçiremedi."
"İlk iki gün deprem şehirlerine ulaşılamadı."
"Arama kurtarma yapılamadı." dedi.
Efendim, böyle bir asrın felaketinde “gün birlik beraberlik günü” olması gerektiğini aziz Türk milletinin yanı sıra dünya ülkeleri deprem bölgesine, yardım yapmak için adeta yarıştılar.
Benim isyanım, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin, aylar öncesi deprem uzmanlarının uyarılarını, raporlarını dikkate almamalarıdır. Kızılay, AFAD gibi devlet kurumlarının depreme hazırlıksız yakalanmalarıdır.
Depreme enkazında kalanları 48 saat sonra kurtarma çalışmalarına başlanılmasının ne gibi mazereti olabilir ki?
Özet olarak; Devlette, iktidardaki hükümette bizimdir.