Yayın Tarihi:03 05 2014 23:22(3701)

'2X1 Sinop. Sabah Akşam!' Strese, yorgunluğa can sıkıntısına...

Sinop'ta hem hayat ucuz, hem de yeşiliyle, deniziyle, tarihî eserleriyle ve yemekleriyle çok şey vadediyor misafirlerine...

Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı 'Memnuniyet Araştırması'nda Sinop % 77.7 ile Türkiye birincisi olmuş. Çok satan gazetelerden biri hemen muhabir göndermiş (yerinde bir refleks) “git bak bakalım” demiş “mutluluklarının sebebi neymiş?”

O da gitmiş kendince reçeteler derlemiş. Sinoplu kadınların özgürlüğünden, geç saatlere kadar dolaşabildiklerinden, rakı sofralarından, gece 22.00'den sonra da içki satılabildiğinden, caz festivallerinden, bienallerden dem vurmuş. Kısaca “Belediye CHP'li ya ondan” demeye getirmiş.

Eğer haberi AK Partili biri yapaydı, ihtimal altı şeritli yollardan, tünel tünel delinen dağlardan, viyadüklerle aşılan yamaçlardan, TOKİ bloklarından, yıllar sonra sağlanan hava ulaşımından bahsedecekti.

Normalde biz böyle “top”lara girmiyoruz ama belgesel bahanesi ile dağını taşını dolaşmış, genciyle yaşlısıyla tanışmışız. O ki mikrofon uzattık vermek gerek, yoksa ayıp olur vatandaşa...

DENİZLE İÇ İÇE

Efendim, Sinop bir kere deniz memleketi. Haritaya bakarsanız âdeta bir yaprak göreceksiniz… Yarımadayı Anadolu'ya bağlayan incecik boyun da olmasa bildiğiniz ada.

Hasılı Sinop'ta bütün daireler leb-i derya... Kiralar ise 300-500 lira arasında.

Trafik yok denecek kadar az. Hoş, araba edinmeniz de gerekmiyor aslında. Her yere yürüyerek gidilebiliyorsunuz. 50 cc'lik bir motor uydurdunuz mu yetiyor da artıyor. Zaten sokaklar o çatlak sesle dolu, carcar bağırtan bağırtana. N'olcak siz de katılıverirsiniz kervana.

Sinop bir balık üssü. “Patpat” motorlusundan, gırgırlara yüzlerce tekne yatıyor limanda.  Akşam oldu mu demir alıyor, pupa yelken açılıyorlar deryaya.Yaşlılar sabah namazını müteakip misinalarını salıyor suya. Gün yükseldiğinde öğünü kurtaracak kadar balık oluyor kovalarında. Diyelim o gün balık yok, soluduğun oksijen yeter, yosun kokulu hava alveollerinizi yuyup yıkıyor âdeta. Bazen de sürüye denk geliyorsunuz, kovalarınız dolup dolup taşıyor, ekstradan bi harçlık çıkıyor amcama...

Sinoplu bir arkadaş “İstanbul'a okumaya gelmiştik” diyor, “hayat pahalı, burs kredi yetmiyor. Bir gün cebimizde kalan son metelikleri denkleştirdik, birkaç lira çıktı anca. Şimdi gidip ekmek zeytin mi alsak, yoksa helva mı sardırsak? Ben “ya ne gerek var” dedim “şuradan üç beş tane kalkan kapalım, yatıralım tavaya!”

Nasıl güldüler anlatamam. Sen dediler kendini Sinop'ta mı sanıyorsun hâlâ? Efendim kalkan mâlum dip balığı, kumda yatıyor. İyi de Karadeniz sahilleri baştan başa kayalık. Garibin demleneceği kumsallar sadece Sinop'ta. (Söz kuma kumsala gelmişken hatırlatalım Sarıkum'u görmelisiniz mutlaka...)

Hamsi desen kamyonla çekiliyor, bırakın kırk binlik şehri, Anadolu'yu besliyor baştan başa.

Karadeniz'in üç adası varsa ikisi Sinop'ta...

KARADENİZ'İN İSTİSNALARI

Karadeniz'in üç adası varsa ikisi Sinop'ta, dört limanı varsa dördü de Sinop'ta. Akliman, Hamsilos Koyu bir yana, Sinop'un kendisi liman bir defa.

Dağlar deseniz silme orman, halkın küfeden, çekiden haberi yok, odunu traktörle alıyor, yıkıyorlar avluya.

Akarsudan yana da zengin, tatlıca şelaleleri merdiven gibi iniyor ovaya. Çağlayanın biri bitmeden diğeri başlıyor. Dağdan bayırdan hoşlananlar için bulunmaz mekân. Su nasıl berrak, nasıl serin, yorulduğun yerde dur. Eğil ve yudumla! Adı üzerinde Tatlıca!Sinop ovaları sığır, dağları koyun keçi kaynıyor. Et, süt para değil, yağ yoğurt bedavadan ucuza. Kebapçılar sırığa geçirdikleri kuzuları itina ile çeviriyorlar. İnanın satıra bıçağa gerek yok, şööle bi sallıyorsun kemiğinden ayrılıveriyor. Yanına köpüklü ayran, eh bir de soğan kırdın mı, tutmasınlar baba!

Bakın Sinop'ta on tane dana alıp bakan geçinebilir pekâlâ. Uğraşmanıza da gerek yok. Sabah aç kapıyı gitsin, akşam döner gelir nasıl olsa. Sağın solun otlak, önün çayır, arkan mera...

Bir ara temmuzda gitmiştik, ortalık nasıl meyve. Misal Ayancık'ın bir Süreyya Kavunu var, on numara. Amirimiz telefonla sorup durur “bu çekim niye böyle uzadı yaa?”

Şimdi nasıl anlatacaksın “böğürtlen yemekten ilgilenemedik ki mevzuyla...”

Sinop'un iklimi mutedil, toprakları bereketli. Suyun bolluğunu şuradan anlayın çeltik yetişiyor ovalarında.

MANTILAR BOL KEPÇE

Son yıllarda ortalığı mantıcılar sarmış, (bak yine kızacaklar) mantı değil “kulak hamuru” diyorlar ısrarla. Neyse ne... Beher kaşığa birer tane düşüyor ve içlerinden zeytin cesametinde kıyma çıkıyor. Elbette lezzetli olacak, o kadar eti koyduktan sonra.

Porsiyonlar “yetim doyuran” cinsinden, hesaplar makul geliyor ama...

Cevizli mantıları ve nokulları da denemeye değer, simitleri çıtır ötesi, yere düşse kırılıyor. Nasıl gevrek kelime bulamıyorum, bazı şeyler yazıyla anlatılamıyor. Nokul dedikleri bir nevi dolama, içine ceviz ve üzüm konuluyor. Eskiden balıkçılar deryaya açılırken alırmış yanlarına. Akmaz, kokmaz, ye bir tane öğünü kurtar, ne istersin ki daha?

Balık, mantı, kebap ve dilediğiniz kadar meyve...

Yiyorsunuz ve mutlu oluyorsunuz, ohh değiyor canınıza..

***

Sis Düdüğü, Seyir Terası, Cezaevi, liman, müzeler, şehitler çeşmesi… Sinop'ta gezilecek görülecek çok şey var ama turistler nedense günübirlikçi. Şöyle bir limana bakıp kaçıyor, gidip Kastamonu ya da Samsun'da konaklıyorlar.

Klasik bir Selçuklu şehri

Selçuklu denince akla hep Sivas, Kayseri gelir, ya da Konya... Sinop da en az onlar kadar Selçukludur oysa... Ulucami ve Pervane Medresesi sıradan eserler değil, dönemin bütün hususiyetlerini taşıyorlar.

Sinoplularda millî şuur hayli yüksek, bayrak, vatan, ezan gibi mefhumlara toz kondurulmuyor. Sola oy vereni de vatansever, polis taşlayan  “gezi zekalılar” dan hazzetmiyor.

Eski Sinop evleri küçük camları ve dik çatılarıyla mahalli mimarinin en güzel örneklerindenmiş. Miş diyoruz çünkü onlardan az kalmış. Türbelerin çeşmelerin yanı başında şekilsiz apartmanlar yükseliyor. Geçen sene kuzu otlatılan bayırlar şantiyeye dönmüş, betonlaşma şehri ur gibi sarıyor.

Eskiden Trabzon vapuru açıkta dururmuş, Sinoplular sandallarla gemiye sokulur taka maketi, Ayancık işlemesi, nokul satarlarmış yolculara.

Şu anda şehre bir donukluk hakim, öz evlatları gurbette elin yanında çalışıyor. Sinop kendi çocuklarına “dönün gelin” diyemiyor, iş gösteremiyor. Zaten esnaf ve balıkçıları kenara koyarsanız bir şey üretilmiyor. Gemi maket ustası Doğan Ülgen gençlerden yana dertli: “Gelin bu sanatı size öğreteyim diyorum ilgilenmiyorlar. Marka elbise, pahalı telefon peşindeler, çıraklığa yanaşmıyorlar asla.”

Diyojen gibi “gölge etme” diyor ama ihsan da istiyorlar ayrıca.

Sinop'taki boşluğu emekliler doldurmuş, yiyor, içiyor, geziyor, şehrin tadını çıkarıyorlar. Bakın burada tekaüd olan memurlar ayrılmayı düşünmüyor, aksine yerleşiyor, mal mülk ediniyor.

Yaşlıların Sinop'a teveccühleri ortada, tak tak baston sesleri takırdıyor kaldırımlarında.

Eh ankete de bakarsanız mesutlar, mutlular.

Ne diyelim darısı diğer vilayetlerin başına...

TAVAN ARASI
Hazırlayan: İrfan Özfatura

Facebook'ta Paylaş
1. Yorum: boyabatlar 05 05 2014 16:32
varmı sinop gibisi be dostlar ? varmı ?


Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)




Beni Unut
Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Mayıs ayı ziyaretci sayısı:

67652


Tasarım:DtGaNi