Saadett Partisi Sinop İl Başkanı Cavit Üçüncüoğlu, yaklaşan Millevtekili Genel seçimleri öncesi yazılı bir basın açıklaması yaptı. Üçüncüoğlu basın açıklamasında Türkiye’de milletten gizlenen gerçekler olduğunu, çözüm sürecinin aslında bir çözülme süreci olduğunu belirterek 2015 Genel Seçimlerinin büyük önem taşıdığını vatandaşların vereceği her oyun büyük önem taşığını ifade etti.
Saadet Partisi İl Başkanı Üçüncüoğlu tarafından yapılan basın açıklamasında kısaca şu ifadelere yer verildi.
Seçimlerin yaklaştığı bugünlerde ülkemizin doğusunda yaşanan olaylar ve bu malum olaylara hükümetin kayıtsız kalması, adına “çözüm süreci” denilen ama aksine milletimizin adım adım çözülmeye doğru gittiği bu süreçte 2015 seçimlerinin ne kadar büyük bir anlam taşıdığı açıktır. Bu seçimlerde verdiğimiz oylarlarla ya ülkemizin parçalanmasına vesile olacağız ya da ülkemizin birlik, beraberlik ve kardeşliğinin devam etmesi yönünde bir adım atmış olacağız.
Son zamanlarda haber bültenlerinde dağdan inen eşkıyaların ayaklarına savcılar gönderilmesini, yine aynı eşkıyaların davullarla zurnalarla karşılanmasını, askerin kışlaya polisin karakola hapsedilip meydanın eşkıyaya teslim edilmesini, şehirlerarası yolların saldırılar sonucunda günlerce ulaşıma kapatılmasını, şehir içlerinde infazlar yapılmasını, hendekler kazılıp sözde özerk bölgeler oluşturulmasını, kurban eti dağıtan çocukların eşkıyalar tarafından öldürülmesini, sözde halk mahkemelerinin kurulup yargılamalar yapılmasını, halktan zorla vergi adı altında haraçlar toplatılmasını, asker ve polisin gözü önünde araçların durdurup kimlik kontrolü yapılmasını, içeriği halktan ve kamuoyundan medya aracılığıyla sır gibi saklanan çözüm süreci adı altında göz yumulmasını; hükümetin bunları basit, sıradan olaylarmış gibi geçiştirmesini, örgütün cesaretini nereden aldığını ve bütün bunlara rağmen hükümetin bu olaylara kayıtsız kalıp cılız tepkiler vermesini nasıl açıklayabiliriz?
Tüm bunları açıklayabilmek için zamanda yolculuk yapmaya ne dersiniz? O halde başlayalım: 1966 yılında Birleşmiş Milletler’ce kabul edilen, 1976 yılında yürürlüğe giren, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, yine aynı tarihli Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’den söz etmek gerekir. Bu sözleşmeler isim olarak çok fiyakalı ve kulağa hoş gelseler de dışı sizi içi bizi yakar cinstendir.
Bu sözleşmeler meşhur “İKİZ YASALAR” olarak tanınırlar ilgililerince. Aslında adlarından çok devletimiz tarafından kabul edilişlerinden ve içeriğinden bahsetmek konunun mahiyetini anlamak açısından daha elzemdir.
BM bu sözleşmeyi 1976 yılında yürürlüğe soksa da bizim hükümetlerimiz çeşitli çekincelerle (ülkemizin parçalanacağı endişesiyle) bu sözleşmeyi imzalamaktan 34 sene kaçınmışlardır ta ki 2000 yılına kadar. Bu arada 1999 yılında 30.000 kişinin katili Apo paketlenerek teslim edilmiş, 2000 yılında devleti yöneten üçlü koalisyon (DSP-MHP-ANAP) hükümeti tarafından dış baskılar sonuncunda bakanlar kurulunca kabul edilmiş, fakat meclise getirmeye (mecliste fazilet partisi yani MİLLİ GÖRÜŞ olması ve buna karşı çıkacağı endişesiyle) cesaret edilememiştir.
Bu baskıyı yapanlar: “Siz bakanlar kurulunda kabul edin gerisini bize bırakın demişlerdir.” Ve bu şekilde ikiz yasalar, Apo’nun idam kararıyla birlikte sümen altı edilmiştir.
Bakanlar kurulu kararından sonra bu baskıyı yapanlar önce fazilet partisini kapattırmışlar, ardından erken seçimi gündeme getirmek suretiyle üçlü koalisyonun işini bitirmişler ve 2002 yılında AKP’yi iktidara getirmişlerdir.
AKP’de Amerika’nın Irak işgali sırasında o kargaşada ilk icraatlarından birisi olarak Haziran 2003’te ikiz (4867 ve 4868 sayılı) yasaları meclisten geçirerek ülkemiz tarafından kabul edilmesini sağlamıştır. Bugün bu yasaların kamuoyu gündemine getirilmeyişinin sebebi bir şekilde bütün siyasi partilerin bu yasanın geçmesinde katkılarının olmasıdır. Bugün ülkemizin doğusunda yaşananlar bu ihanet yasalarından güç alarak yapılmaktadır.
Televizyonlarda yapılan yayınlar, diziler, yarışmalar, izdivaç programları, talkshow’lar hep bu yasaları (milletten gizleme) amacına yöneliktir. Milli Görüşün televizyon ekranlarından yasaklanması,( sanki biz bu ülkede yaşamıyoruz, feryadımızın kamuoyundan gizlenmesi) hep bu amaca yöneliktir.
Esnaf perişan
Bu gün ülkemizde yaşananları, alınan ekonomik kararlar neticesinde, asgari ücretliye, emekliye, memurlara verilen %3 zamları, esnafın perişan halini, hayvancılığın ve tarımın bitirilmesini, ülkenin adım adım Sevr’e götürülmesini bu açıdan değerlendirdiğimizde 2015 seçimlerinin ne mana ifade ettiğini daha iyi idrak edebiliriz. Onun için tekrar başa dönersek bu seçimlerde milletvekili seçmeyeceğiz.
Ülkemizin geleceğini oylayacağız. Ya bu ihanet yasalarının hayata geçmesinde katkısı olan partilerden herhangi birine oy vermek suretiyle ülkenin parçalanmasına vesile olacağız, ya da MİLLİ GÖRÜŞ’ ün tek temsilcisi Saadet Partisi’ne oy vermek suretiyle bu gidişe DUR diyeceğiz. Tercih Yüce Milletimizin. Biz testi kırılmadan vatandaşlık ve uyarı görevimizi yapalım, sonradan kimse ben böyle olsun diye oy vermedim diyerek şikayette bulunmasın. açıklamasıın yaptı.
Haber: Bizim Karadeniz - Tuğba Yılmaz