Kısa bir zaman önce Türk Solu gazetesinin örgütlenme çalışmaları için Sinop’a gittik.
Şehire sadece güneyden tek bir giriş vardır. Şehire girerken sağınıza ve solunuza baktığınızda harika bir deniz manzarası görürsünüz. Tam karşınızda ise Sinop Yarımadası ve anakara arasında konumlanmış, tarihi cezaevi ve surları ile Bizans’tan, Selçuklu’dan ve Osmanlı’dan kalma tarihi eserleri ile küçük ve şirin kumsalları ile mütevazi bir şehir belirir: Sinop…
Şehrin hemen girişinde elinde feneri ile filozof Diyojen karşılar sizi.
Şehrin sokaklarında dolaşıp, insanları ile sohbet etmeye başladığınızda hemen anlarsınız bu güzel şehrin güzel insanlarının canını sıkan bir şey vardır.
Evet Sinop’a nükleer santral kurulacaktır.
Evlerin camlarında, esnafların dükkanlarında, balıkçı teknelerinde, heryerde “Sinop Nükleer Santral İstemiyor” afişleri görürsünüz.
Sinop insanı gayet bilinçlidir bu konuda… Sorsanız uzun uzun anlatır size nükleer santralin çevreye nasıl zararlarının olacağını. Mesela İnceburun açıkları Karadeniz’deki tüm balıkların ortak göç noktasıdır.
Daha şimdiden kesilmiştir bile 245 bin ağaç İnceburun’da…
Lafın kısası Sinop’a gittim o güzel şehirde çay içtim insanları ile sohbet ettim. Bir sonraki gidişimde rengi değişmiş bir deniz görmek istemiyorum. Kasvetli bir gökyüzü görmek istemiyorum ve en önemlisi sokaklarda somurtkan insanlar görmek istemiyorum.
Haber:Caner Saltık - Türk Solu