Adını tam olarak koymakta zorlandığımız bazı durumlarda kullanırız bu sözcüğü; ”Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar” diye.
Sorgulamayan, akletmeyi , düşünmeyi unutan , birilerinin yaptığında mutlaka bir hikmet vardır düşüncesine sahip olan toplumlar, algıyla ve görsellikle kolaylıkla etki altına alınabildikleri için de maalesef sadece gözünün görebildiğine inanırlar.Ülkemiz bu konuya örnek teşkil edecek bir çok misallerle doludur. Ya gelen gideni aratır, ya da o anlarda gözümüzde büyüttüğümüz birinin değersizliğine uzun zaman dilimi sonrasında şahit olabiliriz. Bazen aksi de olabilmektedir. Bizim ya da toplumun gözünde itibarsızlaştırılan birinin değeri çok sonrasında anlaşılabilmektedir.
Maalesef ölü sevici bir millet oluşumuz da bilinen bir gerçektir. O dönemlerin faturaları da; hep bir nesil kaybı şeklinde toplumlara ödettirilmiştir.
Lakin, ne zamanı geri çevirmek mümkün olabilmek te ve ne de kaybedilen süreyi telafi edecek yeterli bir çalışma ortamı yakalanamamaktadır.
Kendilerini yeryüzünün efendisi, insanlığı da kendilerinin kölesi olarak gören bu güçler; artık oyunlarını göstere göstere oynamaktadırlar. Bütün Dünya da, milliyetine göre, komşuluk durumuna göre, inandığı değerlere, örf ve ananelerine göre yer ve zamanına göre halkları karıştırmakta, bazılarını bazan barıştırmakta, siyasetlerini, medya ve iş dünyalarını dizayn ederek; hazırlanmış planlarına göre de insanlığı her alanda sömürmeye devam etmektedirler.
Yapacaklarını filmlere konu ettikleri gibi, toplumları da algı ve görsel tekniklerle, hedefledikleri toplumsal dönemlere hazır hale getirmektedirler.
Bu konuda da çabaya bile ihtiyaç duymadan hizmetkarları aracılığıyla da emin adımlarla hedeflerine yürümektedirler. Aynı yöne giden yürüyen merdivenlerde sadece yarış yaptırırlar. Aslında mesele merdivenin yönünde gizlidir.
Firavun’un İbrahimi atmak için hazırladığı o büyük ateşi söndürebilmek için su taşıyan, duruşunu mazlumdan yana ve zulme karşı duruşuyla sergileyen, fesat çıkarıcı değil- ıslah edici, ayrıştırıcı değil,- birleştirici, korkutucu değil- müjdeleyici zihniyete sahip birçok yiğide insanlık tarihi boyunca; ya zindanı, ya mahkeme koridorlarını, ya idamı, ya da suikastı reva görmüşlerdir. Ya da algılarla itibarsızlaştırmayı tercih etmişlerdir. Bütün Dünyada da böyle olmuştur. Sömürüye başkaldıran, insani değerlerini yitirmemiş birçok yönetici ve lideri benzeri yöntemlerle de bertaraf etmişlerdir.Mazlumların uyanışının önüne ancak bu şekilde geçebileceklerini bilen; bu firavun ve nemrut zihniyetlilerle, onlara hizmeti kendilerine görev kabul eden veya onlara karşı değilmiş gibi gözükerek hizmet edileceğine de kendini bile inandıran , sureti haktan ve vatanperver gözüken saf bir çok seçilmiş ve seçtirilmişin de aradan geçen uzun zaman dilimi sonrasında lanetle anıldıklarına tarih şahitlik edip durmaktadır.Toplumsal hareketlerde de, hatta tarihe mal olmuş ihtilallerde de benzerleri uygulamalara tarih hep şahitlik etmiştir.
Öncelikle toplumsal zemini hazırlar, isyancılarını hareketlendirir veya vesayet yönetimleriyle iktidarları ele geçirir, bunları emelleri için yıllarca kullanır, istediklerini yaptırır, sonra bertaraf ederler.
Aslında oyun belli. Bir tarafta şeytan ve belli dünyalık bedeller karşılığında hizmetkarlığını yapanlar.Hep var oldular ve olmaya da devam edecekler. Öbür tarafta ise Ruhlar aleminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim sorusuna; Elbette Rabbimizsin” diyen sözünün sadıkları az da olsa, hep var oldu ve olmaya da devam edecekler. Nasıl idare edileceğimizin müsaadesini de yaşantımız belirlediğine göre;Sadece “Yumurta mı Tavuktan, Tavuk mu Yumurtadan Çıkıyor ? ” orası çok dikkat ve çok düşünmeyi gerektiriyor hem de çok….