14 Mayıs da ki seçimden önce siyasiler zaman zaman çizmeyi aşarak konuşmalar yaptılar ama seçmenlerden yalanlara, hakaretlere bile alkış tutanlar vardı. Acıyorum. Üzülüyorum.
En çok üzüldüğüm konuların başında da din ile aktarılmak istenenler ve camilerin siyasete alet edilmesi. Eğer bunlar gelirse Diyanet işleri başkanlığı kapatılacak MIŞ denmesi.
Diyanet işleri başkanlığı Cumhuriyetin kuruluşundan dört ay sora kurulmuştur. Atatürk ilkelerini sonuna kadar savunan bir zihniyet Atatürk'ün kurduğu bir kurumu niye kapatsın.
Seçim başlamadan önce oylarımızı çaldırmamak için çalışıyoruz diyenler, seçimden sonrada yüksek seçim kuruluna itirazda bulunanlar aynı kişiler. Bu kişiler aynı zamanda din iman bilmez diye suçlananlar.
Benim ödediğim vergiler ile bana karşı hakaret ve harekette bulunanlar kul hakkı yemek size serbest rakiplerinize mi haram?
Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kaldığı gün sosyal medya hesabından aşağıda ki yazımı paylaştım. Konu ile ilgili bilgisi olan da olmayanda yorumlar yazdılar. Bataklık sivrisinekleri gibi saldırdılar. Saldırmaları da fikirlerini belirtmeleri de sorun değil. Bana göre sorun olan rakiplerine hakaret etmeleri, dinsizlik ile suçlamaları.
Yazım aynen şöyleydi.
Merhaba Dostlar,
-Bugün bir bayanla sohbet ettik. Bayan beni ben bayanı tanımıyorum. Bayan diyorki; eğer Kılıçdaroğlu kazansaydı oğlumu askere göndermezdim. Adam oğlunu avrupalarda okutuyor, askere göndermiyor, ben niye beraber olduğu teröristlere karşı oğlumu askere göndereyim diyor.
-Bu bayanda bunun gibilerde Inönü'ye asker kaçağı diyenler.
-Türk olduğunu söyleyip de TÜRKÜM DOĞRUYUM diyemeyenlerin, müslümanım deyip nüfus cüzdanından ISLAM yazmasının kaldırılmasına ve TC yazısının devlet kurumlarının başından kaldırılmasına ses çıkarmamalarını anlamıyorum. Bu konuda niye sesiniz çıkmıyor?
-Tek başıma kalsamda yalan konuşmayacağım. Hiç kimseye hakaret etmeyeceğim. Fakat bu yanlış giden düzenin değişmesi için doğru bildiklerimi sonuna kadar haykıracağım.
-Bilmeyenlerde bilsin, ben kırılırım ama eğilmem.
Daha maç bitmedi. Ikinci tur için çalışacağım, çalışıyoruz. BU RA DA YIZ...
Nereden buldun yasası vardı. Bu yasa ile olarak memur olduğum dönemde varlığımı belirtip imzaladım. Bu iktidar döneminde yürürlükten kaldırıldı. Niye kaldırılmış olabilir?
Yalan söylemek ve çalmak günah mı? Günah dediğinizi duyar gibiyim. O zaman seçim sonuçlarına yapılan itirazlarda çıkan hataların neden hepsi cumhur ittifakı lehine yazıldığı görülüyor? Demek ki sehven değil bilerek yapılmış.
Benim bu seçimde en çok istediğim kişinin değil sistemin değişmesi. Eğer tüm yetkilerin bir kişide olmasında sorun yok diyorsanız TBMM de 600 milletvekiline ne gerek var.
Bu yazıyı okuduğunuz zaman milletvekili sayısı ile bir aylık maaşını, daha sonra da yıllık ödenen maaşı hesaplayın. Daha sonra da acıyıp 5-10 TL bağışladığın hasta çocukları, annelerini babalarını düşünün. Eğer tek adam yeterli diyorsanız milletvekilli maaşları ile kaç can kurtarılır önü hesaplayın.
Bence tek adam değil, parlementer sistem olmalı. Vatandaş da benim arkamda dağ gibi devletim var, güvendeyim diyebilmeli. Diyebiliyor muyuz?
Değerli Dostlar diye başlamış olduğum yazıma aynı düşünce de devam ediyorum. Beni tanıyan tanımayan hepiniz farklı farklı siyasi görüşte olabilirsiniz. Sorun değil. Sorun hakaret etmek. Hakaret edenler yüzde yüz haklı bile olsa onaylamıyorum. Bu yorumların bana tek bir faydası oluyor. Seviyenizi öğreniyorum.
Degerli Dostlar, dağlar ne kadar yüksek olursa olsun güneşin doğuşu engellenemez. Güzel ülkeme güzel güneşlerin doğması için benim bir oyumdan ne olacak deme. Aydınlık yarınlar için, bu ucube sistemin değişmesi için oyunu kullan. Güzel günler dileği ile...
Mustafa Gürleyen (19.05.2023)