Eskiden büyükler küçüklere;
Bir büyük gördüğü zaman ayağa kalkmayı,
Toplum karşısında ceketin önü açık, el cepte konuşmamayı,
Başkaları konuşurken sözünü kesmemeyi,
Selam alırken geriye yaslanıp, ayak ayaküstünde değil, toparlanmayı,
Tokalaşırken cepten elin çıkarılacağını,
Yine tokalaşırken eldiven varsa elden çıkarılacağını,
Arkadaşına ikramda bulunurken, ona en iyisini vermeyi,
Gelen misafir kaç yaşında olursa olsun karşılarken ayağa kalkmayı,
Verilen randevuya mutlaka saatinde gitmeyi,
Sokakta bağırarak konuşmamayı,
Birisi size elinizi uzattığı zaman, o eli oturarak değil, en azından hafifçe doğrularak sıkmayı,
Yolda sizden büyük biri ile karşılaşıldığı zaman, kenara çekilip ona yol vermeyi, eğer yolunuz kesişiyorsa asla önünü kesmemeyi,
Aldığımız borcu zamanında vermeyi,
Esnerken ağızın elle kapanacağını,
İnsanları kim olursa olsun küçük görmemeyi,
İki kişi özel konuşurken yanlarına gitmemeyi,
Sır saklamayı,
Büyüklerin sözüne izin almadan karışmamayı,
Toplu taşıma araçlarında büyüklere yer vermeyi,
Ağızda sakız sokakta dolaşmamayı,
Asla başkalarını rahatsız etmemeyi... Öğretirlerdi
Pekiii size;
Elde kitap okul yolunda sigara içmeyi,
Öğretmenine hocam değil de "hocaa!" diye hitap etmeyi,
Okul yolunda bir büyük görünce arkadaşı ile küfürlü konuşmayı daha da abartmayı,
Kravatını göğsüne kadar indirip, gömleğinin bir ucunu dışarıda bırakmayı,
Banklara oturup çekirdek yiyerek etrafı kirletmeyi,
Yolda yürürken yanlarından geçenlere aldırış etmeden küfürlü konuşmayı,
Bacak bacak üstüne atarak ayağını karşısında oturan insanların ağzına sokacak kadar sallamayı,
Başkalarından borç para alıp, istendiği zaman "Kaçıcı mıyız acelen ne?" diye diklenmeyi,
Saflar olmasa uyanıklar nasıl geçinecekler demeyi,
Başkalarını dolandırıp mağdur etmeyi adet haline getirip, kendileri ağa gibi gezmeyi,
Yüce dinimizi istismar edip, camiden çıkmayıp, kul hakkı yemeyi,
Paradan başka hiç bir şey tanımamayı ve parası ile övünerek karşılarındaki insanları küçük görmeyi, insanlarla alay etmeyi,
Başka yer yokmuş gibi, mezarlıkta içki içmeyi ve orada her türlü rezilliği yapmayı,
Sokakta ağzını neredeyse bir karış açarak sakız çiğnemeyi ve balon gibi şişirip, ardından mantar tabancası gibi patlatmayı,
Arabanın müziğini sonuna kadar açıp etrafı rahatsız etmeyi, üstelik asfaltı ağlatmayı,
Hasta, yaşlı, çocuk var mı diye düşünmeyip gece 12.00 de kornaya basarak düğünden dönmeyi,
Yayalar karşıdan karşıya geçerken gaza basıp insanları korkutmayı,
Biraz yürümeye üşenip, arabasını tam işi olduğu yerde ve yolun ortasında park etmeyi, trafiği altüst etmeyi,
Küçücük çocukları kucağına oturtup direksiyon vermeyi, onu maharet sanıp etrafa gülücükler dağıtmayı,
50-100 Metre sonra park edeceği halde önündeki arabaya ışık yakarak rahatsız etmeyi,
Sanki belediye başkanından intikam alıyormuş gibi, "ben çöp vergisi veriyorum" diye her yaştan insanların eline ne gelirse etrafa istediği gibi atmayı,
Çöp bidonları varken sobanın külünü yan tarafına dökmeyi,
Kaldırımda 3-5 tane genç yolu kapatarak yürümesini ve karşıdan gelenler için hiç istifini bozmamayı,
Toplu taşıma araçlarında yaşlı insanlar gördüklerinde yer vermek yerine başlarını dışarı çevirip, görmemezlikten gelme uyanıklığını, karşılarındakini saf sanmayı,
Konuşurken araya yabancı kelimeler koyup (ilan tahtasına billboart, merkeze center, yemek çeşitlerine menü, dükkana store..gibi) kendilerini entel sanmayı,
Yaşlılara moruk demeyi...
Kim Öğretti?
İnsanlar eğitimlerinin bir kısmını ailesinden, bir kısmını sosyal çevresinden, bir kısmını okuldaki öğretmenlerinden alırlar.
Ben bir aile reisiyim, toplumun parçasıyım ve öğretmenim.
Daha yazamadığım birçok olumsuzluklar var.
Bu olumsuzlukları düzeltemediğim için kendimi görevini tam yerine getirememiş hissediyorum.
Hem aile reisi, hem toplumun parçası ve hem de bir eğiticiyim.
Evet, ben suçluyum...
Ben suçluyum da.
Düşünün! Siz de suçlu musunuz?