Yayın Tarihi:18 06 2011 17:13(63844)
0105_DoganSezgin1.jpg

Babalar günü

Babam beni hiç sevmedi!

Daha 10 yaşındaydım. Safranbolu'da rahatsızlanan babam, tedavi için İstanbul'a gitti ve bir daha hiç dönmedi. Oysa ben döneceği günü sabırsızlıkla bekliyordum. Haftalardır görmediğim babamı çok özlemiştim. Gelince boynuna sıkı sıkı sarılıp, kucağında uyuyacaktım. Her çocuk gibi ben de babamı çok farklı bir dünyanın insanı gibi görüyordum. O'nun ellerinden tutup gezmeyi, yanından bir an olsun bile ayrılmamayı hayal ediyordum. Ama babam İstanbul'dan bir daha dönmedi.

Babam beni sevmedi!

Boşuna beklemişim. Çünkü giden bir daha gelmiyor ki...

Dönmeyeceğini öğrendiğim zaman küçücük dünyam kararmış,göz yaşı dökmüştüm. Ama esas acı sonraki yıllar da başladı.

Okul yaşantım boyunca öğretmenlerimin ilk derslerinde "baban ne iş yapıyor, kimin oğlusun?" diye sordukları zaman kahrolurdum. Sanki çok büyük suç işlemiş gibi zorla "öldü" diyebilirdim. Bunu diyebilmek ne kadar zordur bilir misiniz? Allah kimseye küçük yaşlarda o anı yaşatmasın.

Hele bir gün İstanbul'da ortaokul son sınıfta sene sonu gecesi için, çok korktuğumuz okul müdürünün eline aldığı 10 adet oldukça pahalı bileti bana verip bunu babana ver satsın demesi, benim de "babam yok hocam" diyerek geri vermem. Aradan yarım asra yakın zaman geçmesine rağmen unutamadığım acı anıdır. Arkadaşlarımın sınıfta acıyan bakışlarını hala üzerimde hissederim. Öğretmenlik hayatım boyunca öğrencilerime bu soruyu sormamaya gayret ettim ama aynı hatayı ben de yaptım. Ancak öğrencinizi tanımak, onlara yararlı olmak için bir takım sorular sormak zorundasınız. Her neyse bu başka bir konu" Kısaca öğrencilik yıllarım sık sıkboğazıma düğümlenen bu acı hatıralarla geçti.

Evet, babam beni sevmemişti. Çok erkenden bırakıp gitmişti. Ben yıllarca bunun ezikliğini yaşadım.

Ortaokulu, liseyi bitirdim. Yüksek öğretimimi tamamlayıp öğretmen oldum. Ama babam beni hiç takdir etmedi.

Askere giderken otogarda arkadaşlarım, akrabalarım vardı, ama babam yoktu. Oysa asker arkadaşlarım babalarının ellerini öpüyordu. Onlara gözyaşı dökenler vardı. Bana gözyaşı döken yoktu. Çünkü annemi de alıp götürmüştü.

Baba! Beni hiç mi sevmedin? Hayatta dek dayanağım olan insanı da neden aldın götürdün? Senin yerini o
dolduruyordu. Bana hem annelik, hem de babalık yapıyordu.

Evet, sen beni hiç sevmedin. Askere giderken uğurlamadın, yemin törenime gelmedin.

Gelin almam oldu, konvoyun başında yürümedin.

Damatlık elbisemi giydim, elini öpemedim.

Torunların oldu kucağına alıp hiç sevmedin.

Ne kederimi, ne sevincimi paylaştın. Beni yapayalnız bıraktın...


*** *** ***

Bir gün eşimle bunları paylaşırken bana "şükret babanı hatırlıyorsun, birde anne karnında ya da çok daha küçük yaşlarda babasını kaybedenleri ve babalarını hiç bilmeyen çocukları düşün" dedi. Evet, eşim haklıydı. 6 Yaşıma gelinceye kadar her gece ayağında sallar, hikâye anlatarak beni uyuturdu.
Traş olurken yüzümü sabunlattırıp, ilaç kutularından yaptığım jiletle sakal traşı olmaya özenir, kolunun altında sabırla beni beklerdi.

İstanbul'da çok uzun bir sokağımız vardı. Her sabah beni öper, elime 25 kuruş verir görevine öyle giderdi. Bir gün ben oynarken dalmışım, babam da unutup evden çıkmış.

Babamın gittiğini duyunca hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Bir süre sonra kapı çaldı. Baktık gelen babamdı. Beni öpmeden gittiği aklına gelmiş, yaklaşıkbir km'lik sokağın başından geri dönmüş. Tabii dünyalar benim olmuştu.

10 Yaşına kadar çoğu kez yemeğimi sandalyede değil, babamın dizlerine oturarak yerdim.

Safranbolu'da 3 katlı tarihi bir evde otururduk. Ev yüksek bir yerde şehre hâkim konumdaydı. Oradan babamın karakolunun çatısını seyreder, o gelmeden uyumazdım Geldiği zaman üstünden kalın kabanını çıkarttırıp üstümü örttürüp, sedirde uyuyakalırdım. O uykunun manevi tadı bambaşkaydı. Babam başucumdaydı, huzurluydum.

Hele bir gün yalvarmalarıma dayanamayıp, prensiplerinden taviz verip, hiç yapmadığı halde "bu son olsun" diyerek karakolun jipine bile bindirmişti. Benim için ne büyük mutluluktu.

Yok yok haksızlık etmişim. Babam beni çok ama çoook sevmişti. Bütün babaların çocuklarını sevdikleri gibi"

Ben babama doyamamıştım. Sanırım O da bana doyamamıştı. Ancak emir büyük yerden gelmişti.Yoksa beni bırakıp gider miydi?

Nur içinde yat, mekânın cennet olsun baba.

**** *** ***

Sevgili gençler!

Babalarımız hiç beklemediğimiz bir zamanda kucağımızdan kayıp gidiveriyor. Yaşarken onların kıymetini bilin, keşke demeyin. Sonra bir bakmışsınız kendinizi babanızın mezarı başında Fatiha okurken buluverirsiniz. Unutmayın dışarıda hiç kimse sizi babanız kadar sevemez. Ne kadar sert dursalar da, kalplerinde size, sizin hayal bile edemeyeceğiniz bir yumuşaklık vardır.

Çok çalışın ve o insanları gururlandırın.Bu duyguyu onlara çok görmeyin.Hep siz babanızla gurur duymayın.Birazda onlar sizinle gurur duysun.Mesleğiniz ne olursa olsun,ama adam olun.O zaman dünyalar onlarındır.Bu zevki onlara çok görmeyin.


Değerli babalar!

Belki bir kısmınızın yaşı benden büyüktür. Size öğüt vermek haddim değil. Ama yavrularımız şımarmasın diye uykuda sevmeyin. O devirler çok gerilerde kaldı. Uyanıkken sevin ki sevildiğini bilsin.

Fazla değil ölçüsünde hoşgörü lütfen.

Çocuklarınız sevildiğini bilsin, sizden korkmasın. Başkalarının onları sizin kadar sahiplenemeyeceğini bilsin.Başlarına gelebilecek her kötü olayda size sığınsın,bırakın sizin kucağınızda ağlasın. Çareyi başka kucaklarda aramasın.

Çok suçlu olsalar bile ,doğru yolu siz gösterin.Huzuru başka yerlerde aramasınlar.Yoksa onları kaybedebilirsiniz ,hem de sonsuza kadar.

Giden gelmiyor değerli babalar.

**** *** ***

Ben babalar gününü hiç kutlayamadım. Zira o zaman babalar günü bilinmiyordu, ya da biz bilmiyorduk. Şimdi babalar gününü öğrendik. Babalar günü var. Var ama babamız yok.

Öyleyse sizin babalar gününüz kutlu olsun.

Saygılar bütün babalar...

Facebook'ta Paylaş

Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)

| Beni Unut

İYİ Partili Mor bekleneni yaptı


Mevlid Kandili'niz Kutlu Olsun


Her Şey Anlaşıldığında...


Boyabat İYİ Parti İlçe Teşkilatı, Yeni Eğitim ve Öğretim Yılı Mesajı


AKP iktidarı, hangi ekonomik program hedefini tutturdu ki?


Hisar Tuğla Eleman Aranıyor İlanı


e-Seçim Sistemi


Doğa Kendinin Olanı Geri Alır


Türkiye'de, sosyal adalet gereği zamlar yapılıyor!


Zam Yağmuru!


Hicri Yılbaşı 1 Muharrem 1444


Vergi Bağlandı


Şafak Akça yazdı: Eğitimde rasyonel zemine nasıl dönülür?


2023 Boyabat Cumhurbaşk. 2. Tur Seçimi Sonucu (28 Mayıs 2023)


Sallım Çorba


Dil Neyi Çok Anarsa Baş da Orada Sabit Olur….


Boyabat'ın 2022 yılı nüfusu belli oldu


Bazı Haramlar -2


86 yıllık bir fotoğraf


Davulcunun Kefen Parası


Yılmaz Özdil şehit dedelerimizin dünyanın nerelerinde yattığını


Boyabat Ticaret ve Sanayi Odası Tanıtım Videosu


8-9 Şubat Boyabatta Kar Yağışından Görüntüler


5 bin - 30 bin TL'yi aşan faturaların GİB Portalından e-Arşiv olarak Düzenlenmesi


Müjde…. Hadi Hayırlı Olsun


Fevkaladenin Fevkinin de Fevkinde


Anlayamadıklarım


Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Eylül ayı ziyaretci sayısı:

298205


Tasarım:DtGaNi