Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günüymüş bugün.
Bu tartışmalara girmek istemiyorum ama üzülüyorum da. “Söylesen tesiri yok, sussan gönül razı değil” misali... Bir şeyler söylemek istiyorum lakin söylediklerim, söyleyeceklerim birilerini incitir diye de çekiniyorum.
Kadın cinayetleri, kadına şiddet... konulu nice tartışmalar oldu. İlgili, ilgisiz; bilgili bilgisiz herkes bir şeyler söyledi, söylüyor da...Bize neler oluyor da bu haberleri duyar olduk. Aile içi huzursuzluğu, öfkeyi, kini konuşur olduk…
Büyüklerimizden duyarız, zaman zaman konuşurlar; hayatlarının hiç de güllük gülistanlık geçmediğini, ne kavgalar ettiklerini sonra büyüklerin ya da konu komşunun araya girmesiyle küslüklerin çok sürmediğini ya da tebessüm ettirecek hoş bir söz ile birbirlerinin gönüllerini aldıklarını...
Allah herkesin yuvasına dirlik, düzen versin. Annelerimizin pek sık söylediği bir söz vardır. Derler ki; "Ne yapacaksın, mecbur geçineceksin." Bu sözün içi öyle dolu gelir ki bana.
Dertte isen o derdi seveceksin, ona katlanacaksın, sıkıntıda isen sabredeceksin, kanaatkar olacaksın, tahammül edeceksin, üstüne düşeni bilecek, yerine getireceksin..." denir bu sözle sanki.
Bir gün köyde hanımlar köy konağının önünde oturuyor, tv'de bir kadına şiddet haberi izlemişler, o haberi konuşuyorlardı.
Köyün en cefakâr kadını dedi ki;
“Şimdikilerin birbirine tahammülü yok. Biri konuşurken biri susuyum demiyor, illa karşılık verecek, ne biliyim “ben alttan alıvereyim” diyen yok.”
Yengem söze girdi; “Oysa şimdikilerin evinde her şeyleri var, iki canlarına koca evlerde yaşıyorlar, şükredip, şu bi ekmeğimizi huzurla yiyelim demiyorlar . En güzel çağlarında güzel güzel geçineceklerine hır-gür çıkarıyorlar.
“Yenge, sen emmimden dayak yedin mi?”
"Kız kızım ben emminin ekmeğinden çok dayağını yemişimdir.”deyip kahkahayı patlattı. “Bilmiyon mu emmini?"
"E niye boşamadın o zaman ."
"Niye boşayım.”
“Peki, işin olsa, çalışıyor olsaydın boşar mıydın?”
“Kız kızım benim işim vardı zaten, boşta değildim ki. O eve gelin gelmişim Ben o evin kadınıyım, sahibiyim. İşim belli. Orası benim yuvam. Bende bir kabahat yoktu ki, emmin sinirliydi. Çarşıda pazarda bi şeye canı sıkılır, gelir evde bana sarardı. Siniri geçince üzülürdü yaptıklarına... Ne yapalım, Allah alnımıza yazmış bu yazgıyı. Herkesin adamında var o sinir, görüyoz. Geçineceksin, başka ne edeceksin. Olu mu öyle "höt" diyince “aha ben gidiyom” demek. Dur sana bi şey anlatıyım. Bunla bilir ya…
Bigün köye boncukcu geldi. Halangil, komşula felan gittik, boncuk alacaz. Tam o esnada emmin geldi. Beni boncukcunun başında görünce kıskanmış, bi indi motordan, eve girdi, bana da “içeri geç” dedi. Neyse boncuğu aldım geçtim içeri. Bi sinirli, bi sinirli, görsen delirmiş. Bir bağırma, bir çağırma, kolumdan tutup savurmalar. “Yahu ne yaptım ben” diyom, yok, laftan anlamıyo. “Boncuğunu da, sandığını da al, git buban evine” diye bana kapıyı göstermez mi?! Sandığı çıkardı kapıya. Ben de “vallah billah gitmem” didim, aldım içeri sandığı.O dışarı attı ben içeri aldım.O dışarı attı ben içeri aldım. Ne gidecemişim. Hiç bişey edemedi. Oturdum yine köşesinde. O boncuktan da bi al yazmaya yaptım güzel bir filkete oya. Başıma aldıkça emmin güldü. Bende “kıskanividin ha beni” diye damarına damarına basıviridüm. Ya işte böyle… Bu ömür böyle geçti. Böyle kocadık işte. Olmasa iyiyidi ama oluyodu.”
“Yenge ya… Gitseydin babanın evine emmim almaya gelirdi ki seni.”
“Ne gidecem, gidip de bi de onun yolunu mu gözetliyecem Delinin dediğine bak. Ne dedim demin: Geçinecen kızım geçinecen. Dövüştük tamam da bi yerimiz mi eksildi, ne oldu yani. Bak şindik de gülmede oynamadayız.”
...
Evet belki bir yeri eksilmedi ama ya kırılan gururu… Büyüklerinin, çocuklarının, konu komşunun yanında kim ister en sevdiğinden kötü bir söz işitmek ya da bir tokat yemek…Nasıl da zoruna gider insanın. Bırakın kötü söz söylemesini şöyle bir ters bakışı bile dert olur yüreğine… Ama işte hep gizlemişler bu acılarını. Bağrına taş basıp aynı yolda bazen yan yana bazen arkadan bazen önden yürümüşler bir ömür...
Olmasa iyi ama, olmuş işte...