Sokakta yaşayan köpeklerin insanlara saldırma, yaralama haberleri son günlerde gündemde.
Vatandaş sahipsiz, kontrolsüz bir şekilde sokak aralarında ya da açık alanlarda gruplar halinde, sürü olarak dolaşan köpeklerden oldukça şikâyetçi. Bu yüzden bir önceki yazımızda sokak köpekleri konusuna azda olsa değinmiş, sadık bir köpeğin yaşam hikâyesini anlatmıştık.
Gaziantep'te 4 yaşındaki Asiye köpekler tarafından feci şekilde yaralanmış ve defalarca geçirdiği ameliyat sonrası sağlığına kavuşmuştu. Isparta'da ise Rabia Kallı, sokak köpeklerinde kaçarken otomobilin çarpmasıyla yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.
Yaşanmış olaylara bakarak bir anlık kızgınlık ve öfkeyle "zehirlensin, gebertilsin!" söylemleri çok yanlış. Onlar da bir canlı, yaşama hakları var. Cana kıymamak gerekir.
Peki, sokak köpekleri neden saldırıyor? Kendini tehdit olarak gören bir sokak köpeğine karşı vatandaş ne yapmalı? Uzman olduğunu söyleyen bir vatandaş söyle izahatta bulundu:
"Her hayvanda bir av içgüdüsü var. O av içgüdüsü de hareket eden nesnelere çok fazla tepki vermesinden kaynaklanır. Bu nedenle köpekle karşılaştığımız zaman sakin durmamız lazım. Olduğumuz yerde kalıp beklememiz gerek. Köpekler beklediğimiz zaman bize zarar vermezler. Ama gitmeye ya da koşmaya çalışırsak bu sefer de o canlılar av içgüdüsünden dolayı agresifleşir, saldırganlaşır ve ısırma gerçekleşir."
Geçmişte davet edildiğim bir köyden diğer bir köye yaya olarak gidiyordum. Mevsim sonbahardı. Tarlalardaki mahsuller yeni toplanmış, araziler bomboştu. Sınır diplerinde ve arazinin bazı yerlerinde topuk şeklinde yeşil otlar bulunuyordu. Karınlarını doyurmak için olsa gerek tarlalara salıverilen koyunlar dağınık şekilde otluyorlardı.
O sürünün de başında bir çoban, yanı başında ise etrafı dikkatli bakışlarıyla gözetleyen bir köpek vardı. Gördüğüm kadarıyla iri bir köpekti, sanırım cinsi Kangal'dı.
Beni yabancıladığını sandığım köpeğin aniden oturduğu yerden kalkarak, saldırmak için koşar adımlarla üzerime geldiğini gördüm. Evet, evet bana doğru, koşar adımlarla geliyordu.
Korkmadım desem yalan olur. Ancak cesaretimi topladım. Panik yapıp kaçmadım, bulunduğum yerde âdeta bir kazık olup durdum. Yönümü de değiştirmedim, köpeğin koşmasını izlemeye başladım. Soluk soluğa üzerime doğru gelen köpek, deyim yerindeyse kurşun misali yanı başımdan hızla geçerek arkamdan gelen Traktöre karşı çokmaya, havlamaya başladı. Ben de rahat bir nefes aldım.
Kendi halinde olan hayvanlara, taş atmamalı, durduk yerde onlara karşı, gözlerinin içine baka baka sopa sallamamalı. Hele hele, sahipsiz sokak köpekleri sürü psikolojisi ile hayatlarını idame ettirdiğinden onlara hiç bulaşılmaması gerekir.
Kendilerine yapılan tacize karşı hayvanlar da ister istemez tepki verebiliyorlar. Bu yüzden toplumsal olarak bunları bilmemiz, ona göre davranmamız gerekiyor.
Zannımca, sahipsiz sokak hayvanlarına kötü davranan insanlar olduğu sürece sevimsiz olaylar yaşanmaya devam edecek. Kötü davranışlar içerisinde bulunanlar bir zarar görmese de, masum insanlar bir gün başkalarının eziyetinden doğan zararları görecek, acı olayları yaşayacak.
Köpekler hayatın vazgeçilmezi, sadık bir dost; ama sokakların da süsü olmadığı anlaşılmalıdır.
Hiçbir canlı sokakta kaderine terk edilmemelidir. İnsan isek bunu bilmeliyiz.