Değerli Dostlar sizlere bir kez daha merhaba derken amacım hiç kimseyi kırmak değil bilesiniz. Amacım bazı bilgileri, doğru olarak kabul ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmak.
Paylaşmak istediğim iki hikaye olacak. Bunlardan ilki Haydar'ın hikayesi, ikincisi de okur yazar olmayan katilin hikayesi. Devamında da yorumlarım olacak.
Haydar bir kurumda çalışan bir hizmetlidir. Sıcak bir yaz günü işinden çıkar. Yorgun bir vaziyette evine giderken bir bankta dinlenmek için oturur. Oturduğu bankın karşısında kilise vardır. Kilisenin çanında da bir güvercin. Güvercin kilisenin çanına kakasını yapar.
Haydar bu duruma önce bir anlam veremez. Güvercin sen müslüman olsan kiliseye gitmezsin, hıristiyan olsan bu yaptığını kilisenin çanına yapmazsın, sen olsan olsan ajan olabirsin der kendi kendine.
Bu günlerde tarihimiz hakkında, büyüklerimiz hakkında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları hakkında o kadar çok konuşanlar var ki. Bu kişilerden bazılarının Türkiye Cumhuriyeti ile sorunu olan, geçmişte denize dökülenlerin torunları olabileceğini düşünüyorum.
İkinci hikâyemse tanınmış bir yazarın katili hakkında. Dünyaca tanınmış bir yazar tuzak kurularak öldürülür. Bir müddet sonra katil yakalanır ve adalete teslim edilir. Kısa bir süre sonra da hâkim karşısına çıkarılır.
Hâkim hakkındaki suçlamaları anlatıp sorular sormaya başlar. Katil sorulan sorulara doğru dürüst cevap vermez.
Hâkim, yüksek sesle her soruma kaçamak cevaplar veriyorsun. Bu adamı niye öldürdün be adam deyince, yazdığı kitaplarla anarşiyi yayıyormuş der katil.
Hâkim yazarın kitaplarını okuduğu, böyle bir şey olmadığını bildiğinden gülerek hangi kitabında anarşiye yayıyormuş deyince aldığı cevap karşısında daha da şaşırır. Katil, ben okuma yazma bilmiyorum, öyle diyorlar der.
Okur yazar olmadığı halde yazarın anarşist olduğunu bilen katil gibi günümüzde de çok şey bilenler var.
Geçenlerde biri sosyal medya hesabında bir yazı paylaştı. "Ey inananlar, yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin ...." diye bir yazı paylaştı. Maide suresi 51 e göre doğru.
Bende, Prof. Ada Yonatlı'nın, Biz Yahudiler; Yahudi olmayan birine asla üstün cesaret ödülü vermeyiz... yazısını paylaştım.
Bu arkadaş benim ne demek istediğimi ya anlamamış, ya da anlamak istememiş. Fakat bu yazıya cevap olarak bir resim göndermiş. On onbeş kadar çocuğun üstünde Türk Bayrakları ile Atatürk'e secde ediyorlarmış gibi gösteriliyor. Resimin altında da "Siz buna secde esersiniz ancak" yazıyor. İdaya göre bu da 29 Ekim de yapılmış.
Bu Cumhuriyet Bayramında da hoca kılıklı biride, hoca değil olsa olsa ajan olabilir. 29 Ekimde neyi kutluyorsunuz diye soruyordu.
Bu arkadaş gibi düşünenler, akıl yoksunu arkadaşlar biz Atatürk'e secde etmiyoruz, saygı duyuyoruz.
Bu millet inandığı dini anlayabilsin diye Kur 'anı tercüme ettiren, Cumhuriyetin ilanından dört ay sonra Diyanet İşleri Başkanlığını kuran Atatürk'e minnet borcumuz var. Secde etmiyoruz. Saygı duyuyoruz, minnet duyuyoruz.
Kısa bir süre önce, faizle mücadelemi sürdüreceğim. Nas ortada, sana bana ne oluyor sözüne inananlar, bir yıl bile olmadan faiz yüzde sekizlerden yüzde kırka cıktı.
Bakın Atatürk yüz yıl önce ne demiş. "Benim sözlerim bilim ile ters düşerse bilimi seçin" diyor. İşte bu nedenlerle ben ve benim gibi düşünenler Atatürk'e secde etmiyor, minnet duyuyor.
152 ülkenin imzası ile birinci seçilen, 30 dan fazla ülkede heykeli ve büstü bulunan, bir çok ülkedeki okullarda ders olarak okutulan, bir çok cadde ve sokağa adı verilen, yabancı ülke temsilcilerin bile kabri başından ayrılırken kabrine bile arkasını dönmeyen adama biz saygı duyuyoruz, minnet duyuyoruz.
Bu ülkede bir çok kurumun isminin başından TC yi kaldıranlara değil, "Unutmayın, en önemli varlığımız Cumhuriyettir" diyen Atatürk'e minnet borcumuz, minnet duyuyoruz.
57 yıllık ömrüne 11 savaş sığdıran, 24 madalya, 7 nişan alan, 11 kitap yazıp 4000 e yakın kitap okuyan, 48 fabrika kuran Atatürk'e biz secde etmiyoruz, minnet duyuyoruz, saygı duyuyoruz.
Hiç bir örgütlenme olmadan kitleler özel tarihi günlerde ve 10 Kasım'larda bu halk Anıtkabir buluşmaları gerçekleştiriyorsa sizin gibi düşündüğü için değil, saygı duyduğu için yapıyorlar.
Bundan tam 100 yıl önce vatanı korumak çocukları korkmakla başlar diyen adama minnet borcumuz var bizim.
Yahudi Israilde İlahiyat fakültesi var mış. Buralarda gerçekten din adamı mı yetiştiriliyor. Tabiki hayır. Ajan yetiştiriliyor ajan. Bu kişilerde bizleri yanlış yönlendirirler. Uyanık olmalıyız.
Ne Mutlu Türküm diyemeyenler, andımızı söylemeyeler minnet duymayabilirler. Sizlerde minnet duysanız ne olur, duymazsanız ne olur.
Atatürk'e hakaret edenleri ya hastaneye, ya da mapushaneye yatırmalı. Çünkü bu kişiler ya hastadır, ya da denize döküntülerimizin veya geldikleri giden gemidekilerin ajan torunları olabilir.
Eğer hasta ise tedavi etmemiz gerekir. Her ne surette olursa olsun, hangi görünümde olursa olsun hasta olmayan kişilerdense en kısa zamanda gereği yapılmalı. Hani bir ata sözümüz var. Yılanın başı küçük iken ezilir.
Mustafa Gürleyen 27.11.2023